Türkiye-batı Yol Ayrımına Doğru mu?

Dış politikada Türkiye eksenli gelişmeler açısından en dikkat çeken konu ise Türkiye ile Batı dünyası arasında yaşanan gerilimli süreç oldu. Özellikle de ABD ile…

Ortadoğu’da yaşanan bölgesel dönüşümle birlikte Türkiye ile ABD arasında özellikle de Suriye özelinde görüş ve çıkar ayrılığı ile başlayan gerilim, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası çeşitlenmeye devam etmiş ve bugün itibariyle neredeyse kopma noktasına gelinmiştir.

FETÖ, PKK/PYD hamiliği derken Amerika, Reza Zarrab davası üzerinden Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya çalışmaktadır. Zarrab davası ile Türkiye’ye ekonomik ve siyasi darbe vurulmak istendiği anlaşılmaktadır.

Norveç’deki NATO tatbikatında yaşanan skandallar… S-400 füze alımı başta olmak üzere, Türkiye-Rusya yakınlaşması, yine son dönemde Suriye krizi bağlamında Türkiye, Rusya ve İran’ın ortak çalışmalarından duyulan rahatsızlık, Türkiye-ABD ilişkilerinde gerilimi derinleştiren son gelişmeler olmuştur.

TÜRKİYE BATI'DAN KOPUYOR MU?

Avrupa Birliği ülkesi ülkelerin siyasilerinden sadır olan, Türkiye’ye yönelik ekonomik tedbirler kapsamında tehdit olarak yorumlanabilecek açıklama ve uygulamalar da üst üste konulduğunda sadece Türkiye-ABD ilişkilerinde değil daha genel anlamda Türkiye-Batı ilişiklerinde önemli bir dönüm noktasına gelinmiştir.

Peki, Türkiye’nin Batı dünyası ile ilişkilerinde yaşadığı onca haksızlığa ve ihanetlere rağmen Batı dünyası ile ilişkilerinde izlemesi gereken politika ne olmalı? Gerçekten Türkiye Batı dünyası ile ipleri koparmalı mı? Gerçekten de Türkiye’nin, NATO’dan ayrılma zamanı geldi mi? Batı’dan uzaklaşıp Avrasya eksenine kayması Türkiye’ye ne kazandırır ne kaybettirir? Bu anlamda Türkiye, Rusya’ya ne kadar güvenebilir?

Bu meyandaki sorular, geçen ayın Türkiye eksenli dış politika gündeminin en önemli soruları olarak tartışıldı siyasi analizlerde.

ORTADOĞU'DA HARİTALAR YENİDEN ÇİZİLİYOR

Ortadoğu’da haritaların yeniden çizilmesinin planlandığı bir dönemde, dış politikanın toplumsal öfkelere dayalı olarak belirlenmemesi gerektiğinin vurgusu yapılırken kimi analizlerde de “Gerek AB ve gerekse NATO’nun, Türkiye’nin stratejik menfaatlerini maksimize etmeye çabaladığı uluslararası örgütler olduğu, Türkiye’nin bu örgütlerdeki üyeliğinin kampanyalara feda edilebilecek, duygusal bir konu olmadığının altı çiziliyor.

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, 382. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.