Ortadoğu'da 'yönetilebilir Kaos' Politikası

Emperyalist hesaplar yüzünden Ortadoğu'daki insani kıyım devam ediyor.  Çünkü öncelik, akan kanı durdurmak, yaşanmakta olan tarihin en büyük insanlık dramını sonlandırmak değil. Öncelikler çok daha stratejik. Hesaplar ülkelerinin çıkarlarına göre yapılıyor.

Kendilerinden olmadığı sürece, canlarına kıyılanların yüzbinlerle, milyonlarla ifade ediliyor olması mesele olarak görülmüyor.

Tarihin en büyük insanlık dramının derinleşmesine neden olsa da yönetilebilir kaos politikası bir stratejisi olarak devreye sokulabiliyor. Tıpkı Obama yönetiminin yaptığı gibi...

ORTADOĞU'DA KİM KAYBEDİYORSA ONU DESTEKLE STRATEJİSİ

Evet, Suriye krizinin bu denli derinleşmesinde en büyük pay sahibi olan Amerika yönetimi yönetilebilir kaos politikasını stratejik bir hamle olarak sürdürüyor.

“Kim kaybediyorsa onu destekle” diye de özetlenecek bu politika ile Suriye krizinde hiçbir aktörün öne çıkması istenmiyor. Yapılan hamlelerle bunun öne geçilmeye çalışılıyor. Gaye, kendi hedefine ulaşıncaya kadar bölgeyi sürekli yönetilemez bir halde tutmak. Ortaya çıkan kaotik ve istikrarsız ortamı da bölge ülkelerini diz çökertmek için kullanmak. Deyrizor’da yanlışlıkla Esed askerlerinin ABD uçaklarınca bombalanması hadisesi bu taktiğin son örneği idi. Beş yıl boyunca Esed’in katliamlarına göz yuman ABD yönetimi, Deyrizor’da 40 dakika boyunca Esed askerlerini bombaladı. Kimi rakamlara göre 80 kimilerine göre ise 100’ü geçkin rejim askerini öldürdü. Peşi sırada bunun hata sonucu olduğunu ileri sürdü. Ama kimseyi inandıramadı. İnandıramadı çünkü bu bir hata değil, “Kim kaybediyorsa onu destekle” prensibi doğrultusunda belirlenmiş politikanın parçası olan, bilinçli bir operasyondu.

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, 368. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.