İnsanlık Neye Muhtaç?

Kimileri saâdeti parayla, tüketmekle, dilediğince harcamakla elde edilir sanıyor lakin harcamak için kazanmak lâzım. Acımasızca kazanma isteğinin sonucu ise ortaya kazanmak ve harcamak fâsit dâiresi içinde paranın kölesi hâline gelmiş bir insan ortaya çıkıyor. Böyle bir insanın mutlu olması mümkün mü? Yüzakı Dergisi Ocak [2015] sayısında bu konuya geniş bir yer ayırıyor.

Mutluluk sarhoşu olmak isteyen insanın içine düştüğü hezeyanlara kulak kabartan Yüzakı Dergisi, "İnsanlığın ihtiyacı, ne kalkınma, ne para, ne konfor, ne israf, ne eğlence... İnsanlığın ihtiyacı, ahlâk ve ihtişamlı bir kültür ve medeniyetin yetiştirdiği şahsiyetlere pervâne olmak." ifadelerine yer veriyor ve gidilmesi gereken yolu işaret ediyor.

Genel Yayın Yönetmeni M. Ali Eşmeli, yaşadığımız kültür buhranına çare olarak, torunların dedelerle, ecdadın eserleriyle buluşturulmasını gösteriyor: “Bugün; asırları yenmiş çeşme kitâbelerimizi, yüzyıllardır bu memleketin bize aitliğinin mührü hükmündeki mezar taşlarımızdaki hikmetli yazılarıomızı, minare minare hürriyetimizin ve îmânımızın haykırıldığı mâbedlerimizdeki şaheser tabloları kaç kişi tam olarak okuyabiliyor? Hiç olmazsa ilim ve irfan ile meşgul olan herkes okuyabilmeli değil mi?” ifadelerine yer veriyor bu ayki yazısında.

Osman Nûri Topbaş Hocaefendi; dosya mevzuunu, «İnsanlık O Muhteşem Ahlâk ve O Muhteşem Medeniyete Muhtaç» başlıklı makalesinde, misallerin şahitliğinde meseleyi kaleme alıyor.

Hazret-i Mevlânâ köşesinde ise, ince bir mevzu, hususî mesajlar yer alıyor: Kader ve Teslîmiyet...

Yazarlar, ahlâk ve kültür mevzuunu, tasarruf ve israf, yani iktisat penceresine ağırlık vererek ele alıyorlar. Gündemdeki Osmanlıca ve lisan meselesinde kültür ve medeniyetimize sahip çıkma vurgusunun yapıldığı dikkat çekiyor. İsraf ekonomisinin, aile ve fert üzerindeki zararları, infak ve îsâr kültürünün asıl huzur olduğu ortaya konulurken, tüketilmeden tüketmenin yolu, dünyaya köle olmadan onu hizmetkâr etmenin yordamı da ince bir şekilde işleniyor.

Hayat ve evlâtları yetiştirme tarzlarındaki değişme ve bozulmaların neticesi olan boşanma sebeplerine temas ediliyor..

Dursun Fakih, Beşiktaşlı Yahya Efendi ve Kâzım Karabekir derginin sîmâları arasında yer alıyor.

Ocak ayının şairleri ise, muhteşem ahlâkın methiyesini, israf ve cimrilik rezâletinin hicviyesini yazıyorlar. "Rahmet’i âlemlere ulaştırmak için mürekkebin son damlasına kadar hizmet de kalemin şerefi..." ifadeleri ise son noktayı koyar nitelikte.

Ayrıntılı Bilgi:  www.yuzaki.com.tr

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.