Binlerce Arakanlı ‘tarafsız Bölge’de Bekliyor

Myanmar’daki şiddetten kaçan yaklaşık 6 bin 300 Arakanlı, Bangladeş sınırındaki tarafsız bölgede bekliyor.

Myanmar’da ordu ve fanatik Budistlerin Arakan’da 25 Ağustos’tan bu yana sürdürdükleri saldırılardan kaçan binlerce Arakanlı Müslümanın günlerdir Bangladeş sınırındaki tarafsız bölgede beklediği açıklandı.

Bangladeş’te yayın yapan “The Dailystar” gazetesinin haberine göre, çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan yaklaşık 6 bin 300 Arakanlı Müslüman, 27 Ağustos’tan bu yana Bangladeş sınırındaki tarafsız bölge Naikhyangchhari’de bekliyor.

Ordu ve fanatik Budistlerin saldırısı altındaki Maungdaw kentindeki çeşitli köylerden kaçarak Naikhyangchhari’ye gelen Arakanlı Müslümanların tıbbi ve insani ihtiyaçlarının bir kısmı Bangladeş Sınır Muhafızları (BGB) tarafından karşılanıyor.

Buradaki Arakanlı Müslümanların ihtiyaçlarını alması için Tambru Bazar kentine gitmelerine izin veriliyor ancak alışverişten sonra bölgeye dönmeleri gerekiyor.

Maungdaw’ın Panirchara bölgesinden gelen Kabir Ahmed, “Buraya sonsuza kadar kalmak için gelmedik. Myanmar hükümeti bize vatandaşlık statüsü verirse topraklarımıza döneceğiz.” diye konuştu.

“MYANMAR HÜKÜMETİ BANGLADEŞ SINIRINA MAYIN DÖŞEDİ”

Arakanlı Müslümanlar, Myanmar hükümetinin Bangladeş sınırına mayın döşediğini ve çok sayıda kişinin bu mayınlara basarak uzuvlarını kaybettiğini aktardı.

Eylül ayının başında sınırı geçerken mayına basan ve bacaklarını kaybeden 45 yaşındaki Sabikunnahar’ın komşusu Arif Ahmet yaşananları şöyle anlattı:

“Sınır bölgesinde mayın olduğunun farkında değildi. Bangladeş’in Chittagong kentindeki hastanede bir ay tedavi gördü. Birkaç gün önce tarafsız bölgeye geldi.”

Nurul Amin de ailesinden 5 kişi ile 27 Ağustos'ta Naikhyangchhari’ye ulaştıklarını kaydetti. Amin, “Artık tarafsız bölgede kalmak istemiyoruz. (Cox Bazar'daki) kamplara gitmek istiyoruz. Myanmar ordusu sınır bölgesine mayın döşüyor. Sınırı geçerken mayına basan 10 yaşındaki oğlum ağır yaralandı. Hala iyileşemedi.” ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.