Asya'da Ramazan Nasıl Geçiyor?

İslami ilimlerin gelişmesi ve yayılmasında, çok büyük emekleri olan bu kıymetli şahsiyetlerin ve Anadolu Türkleri'nin Atayurdu olan Asya'da Ramazan farklı bir şekilde yaşanıyor...

Orta Asya'da Türk boyları ve Arapları birleşerek 751 Talas Savaş'ında Çinlileri büyük bir bozguna uğrattı. Bu savaş sonrası Türk boyları yavaş yavaş Müslümanlığı kabul etmeye başladı. Müslüman olan Orta Asya Türk halkları Buhari, Tirmizi, Serahsi, Farabi, Bahâuddin Nakşibent gibi ilim, fikir ve tasavvuf erbabı nice alimler yetiştirdi. Şimdi ise Asya'da bambaşka bir Ramazan ayı yaşanıyor...

Sovyetler zamanında Ramazan ayında başlayan fişleme yöntemi o zamanlarda Türk Cumhuriyetleri'ndeki insanların oruç tutmasını engelledi. Ancak Sovyetlerin yıkılmasından sonra Ramazan halkların gündeminden çıkmadı. Özellikle Kazakistan, Özbekistan gibi Türk Cumhuriyetleride Ramazan ayı ailelerin büyük sofraları birbiriyle paylaşmasıyla çoğalıyor.

156 milyon nüfusu olan Asya ülkelerinden Bangladeş'te ise nüfusun yüzde 31'i açlık sınırında. Türkiye'den giden yardımlar bölgedeki Müslümanların Ramazan ayını güzel bir şekilde geçirmesini sağlıyor.

30 milyon nüfusu olan Nepal'de ise Müslümanlar nüfusun yüzde 5'ini oluşturuyor. Ancak yakın bir tarihte ülkede yeni bir nüfus sayımı yapılmış. Sayım öncesinde Müslümanlar ülke genelinde neredeyse kapı kapı dolaşarak oradaki kardeşlerimize nüfus sayımına katılmalarını, inançlarının İslam olduğunu ve dillerinin de Urduca olduğunu belirtmelerini istemişler. Bunları yerine getiren Müslümanlar ile oran biraz daha artmış.

14 yıldır oruç tutmanın yasak olduğu Doğu Türkistan'da Çin zulmünün keyfi tutuklamaları tüm hızı ile devam ediyor . Çin Komünist Partisi, yıllardır olduğu gibi bu sene de Müslümanların Ramazan ayında oruç tutmasını engellemeye çalışıyor.

İran'da ise Ramazan başlayınca bambaşka bir ortam yaşanıyor. Ramazan ayı gelince iftara kadar lokantalar açılmıyor. İftar vakti yaklaştıkça da sokaklar Ramazan coşkusunu yaşayan insanlarla doluyor. İran'da sünnet olduğu için oruç hurmayla açılıyor. Genelde sahurları herkes kendi evinde geçiriyor, yemeğini yiyor ve namaz için camilere akın ediyor.

Ramazan ayında camiler diğer aylara göre daha kalabalık oluyor. İran'da Ramazan ayında iftarda başka bir eve misafir olmak çok yaygın bir gelenek. Bu gelenek sofraların bereketlenmesini sağlıyor. Misafir gelince evlerde uzun sofralar oluşturuluyor.

Kaynak: Yeni Şafak

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.