Meryem Suresi 82. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Meryem Suresi 82. ayeti ne anlatıyor? Meryem Suresi 82. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Meryem Suresi 82. Ayetinin Arapçası:

كَلَّاۜ سَيَكْفُرُونَ بِعِبَادَتِهِمْ وَيَكُونُونَ عَلَيْهِمْ ضِدًّا۟

Meryem Suresi 82. Ayetinin Meali (Anlamı):

Hayır, hayır! Gün gelecek taptıkları o putlar, onların kendilerine tapınmalarını reddedecek ve onlara düşman olacaklardır.

Meryem Suresi 82. Ayetinin Tefsiri:

Müşrikler, kendileri için bir izzet ve kuvvet kaynağı olması, Allah’ın yanında kendilerine yardımcı ve şefaatçi olmaları, böylece azaptan kurtulabilmeleri için bir kısım nesneleri put ediniyor, onlara tapıyorlardı. Fakat pek çok âyette haber verildiği gibi mahşer yerinde o putlar, kendilerine yapılan ibâdetleri reddedecekler, böyle bir şeyden haberleri bile olmadığını söyleyeceklerdir. Yardım etmek şöyle dursun tam aksine kendilerine tapanlara da düşman olacaklardır. Allah Teâlâ o putları hasredecek; onlara akıl verip konuşturacaktır. Onlar: “Ya Rabbi! Onlar seni bırakıp bize taptılar, onlara azab et” diyeceklerdir. İşte şu âyet-i kerîmeler bize bu manzarayı olduğu gibi seyrettirmektedir:

“Müşrikler, Allah’a ortak koştukları varlıkları görünce: «Rabbimiz! Seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımız işte bunlar» derler. Onlar da derhal şu sözü bunların suratlarına çarparlar: «Siz, hiç şüphe yok ki birer yalancısınız!»” (Nahl 16/86)

“O gün onların hepsini huzurumuzda bir araya toplayacağız; sonra da Allah’a şirk koşanlara: «Siz de, ortak koştuklarınız da haydin yerlerinize!» diyeceğiz. Böylece, her birini lâyık olduğu yere koyarak aralarını tam olarak ayıracağız. Kendilerine tanrı diye taptıkları şeyler onlara şöyle diyecek: «Aslında siz bize tapmıyordunuz. Allah da aramızda şâhittir ki, sizin bize taptığınızdan hiç mi hiç haberimiz yoktu.»” (Yûnus 10/28-29)

İşte bunlar, şeytanlar kendileriyle kedinin fareyle oynadığı gibi oynayan, onların tahriklerine alet olan olan zavallı ahmaklardır: 

Meryem Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Meryem Suresi 82. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.