Kaş'ın Asırlık Pehlivanı Sırrını Açıkladı

Antalya'nın Kaş ilçesinde geliniyle yaşayan 108 yaşındaki Ali Kocaer'in hikayesi duyanları oldukça şaşırtıyor.

Antalya'nın Kaş ilçesinde yaşayan hicri 1326 doğumlu, 108 yaşındaki eski pehlivan Ali Kocaer, yaşına rağmen tüm ihtiyaçlarını kendisi görmeye devam ediyor. İlçenin bilinen en yaşlı kişisi olan Kocaer, 2006 yılında ilk, 2008 yılında ise ikinci eşini ve 9 yıl önce de hayatta kalan tek çocuğu Mehmet'i kaybettikten sonra gelini Halide Kocaer ile yaşıyor.

"TEK YİYECEĞİMİZ ARPA EKMEĞİYDİ"

3 torunu ve 5 torununun çocuğu bulunan Kocaer, yaptığı açıklamada, babasının Kurtuluş Savaşı'nda hayatını kaybetmesi nedeniyle çocukluğunun fakirlikle geçirdiğini bildirdi. Kocaer, 5 kardeş olarak yetim büyüdüklerine işaret ederek, "Bir ananın elceğizine kalmışız. 5 çocuk çırçıplak, yalın ayak büyüdük. Harmanı köylerden bir diğer köye sırtımızda taşıdık. Çocukluğumda tek yiyeceğimiz arpa ekmeğiydi." diye konuştu.

15 sene Karakucak pehlivanlığı yaptığını ve kendisine 'Şeytan' lakabının takıldığını vurgulayan Kocaer, "(Şeytan geliyor) dediler mi tamamdır. Elmalı'ya 2-3 kere güreşe gittim. Yayla köylerine de sürekli güreşe gittim." ifadesini kullandı.

Kocaer, pehlivanlığının ardından 15 yıl da köy muhtarlığı yaptığını anlattı. 1938 yılında ilk evliliğini yaptığını, çocuğu olmayınca ikinci kez evlendiğini belirten Kocaer, ikinci eşinden doğan üç çocuğundan birinin doğumda, birinin ise 2 yaşında hayatını kaybettiğini bildirdi. Kocaer, hayatta kalan tek çocuğu Mehmet'ten 3 torunu bulunduğunu, torunlarının da 5 çocuk sahibi olduğuna değindi.

"TARHANA ÇORBASI İÇERİM"

Kocaer, "Çocukluğumdan beri ekmekle tarhana çorbası içerim. Bunun yanında 5-6 tane keçimiz ve tavuğumuz vardı. Onlardan üretilen yoğurdu ve yumurtayı, tarladaki domatesi yiyerek sağlıklı yaşadım." diye konuştu.

Her sabah, evin avlusunda bulunan bahçesini gezip ağaçları kontrol ettiğini dile getiren Kocaer, geçimini ise devletin verdiği yaşlılık maaşıyla sürdürdüğünü kaydetti.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.