Osmanlı Sporcusundan Dünya Rekoru

Yaklaşık 846 metre mesafeye ulaşan atışı ile Tozkoparan İskender tarafından kırılan ok atma rekoru halen kırılabilmiş değil, kırılabilecekmiş gibi de görünmüyor.

Tozkoparan lakaplı (ﻟﻘﺐ) Osmanlı sporcusu İskender tarafından kırılan ok atma rekoru, dünya literatürüne girerek, kırılamayan rekorlar listesinde yerini aldı. 1550 yılında İstanbul Okmeydanı’nda düzenlenen okçuluk müsabakasında Tozkoparan İskender tarafından kaydedilen rekor atış 1281.5 gez yani 845.79 metre metre mesafe kat ederek tarihe geçti.

DÜNYANIN EN BÜYÜK KEMANKEŞİ

Kaydettiği kırılması imkansız rekorla dünya okçuluk tarihinin istisnasız (ﺍﺳﺘﺜﻨﺎﺀ) en büyük ismi olan İskender’in “Tozkoparan” şeklindeki lakabının hikayesi de oldukça ilginç. Görgü şahitlerinin ifadelerine göre; İskender, bir gün Okmeydanı’nda tuttuğu yeni bir yayın kabzasını şevkle sıkınca, kabzayı kaplayan kayın ağacı kabuğu tozu parmaklarına yapışıp yerinden kalkmış.. Bunu gören meydan pîrlerinden Yıldırımlı Baba, hayranlıkla “Bu pehlivan toz koparan!” demiş ve lakabı oradan kalmış.

OSMANLI OKÇUSUNUN OK ATMA REKORU HÂLÂ KIRILAMADI

846 metrelik mesafe, okçuluk alanında halen yanına bile yaklaşılamayan bir dünya rekoru. Günümüzde en iyi okçular bile en fazla 500 metreye kadar ok atabiliyorlar.

Tozkoparan’ın bundan başka 10 ayrı rekorun daha sahibi olduğu ve bu rekorların hiçbirinin bu güne kadar kırılamadığı da haber merkezimize ulaşan bilgiler arasında. Öyle ki 846 metrelik mesafe, okçuluk alanında halen yanına bile yaklaşılamayan bir dünya rekoru. Günümüzde en iyi okçular bile en fazla 500 metreye kadar ok atabiliyorlar.

Tozkoparan İskender tarafından kırılan rekorun nişanesi (ﻧﺸﺎﻧﻪ) olarak okunun düştüğü yere bir nişan taşı dikildi. Halihazırda Okmeydanı Kulaksız'daki polis karakolunun önünde yer alan taşın orijinal mevkiinin burası olmadığı, koruma gayesiyle asıl yerinden şu anda bulunduğu mevkiye taşındığına dair rivayetler de mevcut.  Dünya tarihinin gördüğü en büyük okçu olan Tozkoparan İskender’inse İnebahtı Deniz Savaşı'nda şehit düştüğü kaydediliyor.

(ﻟﻘﺐ) Bir kimseye herhangi bir münâsebetle asıl adından başka sonradan takılan ad, takma ad.

(ﺍﺳﺘﺜﻨﺎﺀ) Kural dışı olan şey veya kimse, müstesnâ, şaz.

(ﻧﺸﺎﻧﻪ) İşâret, alâmet, belirti.

Kaynak: www.tarihgastesi.com

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.