Kendinizi Cehennem Ateşinden Koruyun

Şeyh Sâdî Hazretleri buyurur: “Akıllı insanlar, mallarını, paralarını öbür dünyaya giderken yanlarında götürürler. Ancak hasislerdir ki, hasretini çekerek burada bırakır giderler.”

Rasûlullah (s.a.s.) Efendimiz, Hendek Gazvesi’nde olduğu gibi sabır ve tahammüllerin zorlandığı ağır çileler karşısında ümitsizliğe düşmemek; buna mukâbil Mekke Fethi gibi büyük muvaffakıyetler karşısında da gurur ve rehâvete kapılmamak için;

“Ey Allâh'ım! Esas hayat, âhiret hayatıdır.” niyâzında bulunmuştur. (Buhârî, Rikāk, 1) Böylece her ahvâlde âhireti hatırlayıp fânî cefâlara da safâlara da aldanmamak gerektiğini telkin buyurmuştur.

Dünya, âhiretin tarlasıdır. Dolayısıyla bu dünyada yapılan infaklar, âhiret hasadı için ekilen tohumlar mesâbesindedir.

Âyet-i kerîmelerde buyrulur:

“…Kendiniz için önceden (dünyadayken âhirete) ne iyilik gönderirseniz, onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük bir mükâfat olarak bulursunuz…” (el-Müzzemmil, 20)

“…Hayır olarak harcadıklarınız, kendi iyiliğiniz içindir. Yapacağınız hayırları ancak Allâh'ın rızâsını kazanmak için yapmalısınız. Hayır olarak verdiğiniz ne varsa, karşılığı size tam olarak verilir ve aslâ haksızlığa uğratılmazsınız.” (el-Bakara, 272)

“O gün Cehennem getirilir, insan yaptıklarını birer birer hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ne faydası var! (İşte o zaman insan:) «Keşke bu hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim!» der.” (el-Fecr, 23-24)

Yani kişinin gerçek serveti ve zenginliği, dünya hayatında iken yaptığı infaklar kadardır.

İNFAK EDEREK AHİRETE GÖNDERMELİ

Muhammed Es‘ad Erbilî (r.aleyh) şöyle buyurur:

“Kiracıların bir evden diğerine taşınırken bütün eşyalarını beraberlerinde götürüp, sevdikleri mallardan hiçbir şeyi bırakmadıkları mâlûmdur. Hâl böyle iken, insanların, her şeye muhtaç oldukları kabir evine giderken sevdikleri eşyalarından kısmen olsun bir şeyi beraberlerinde götürmemeleri (yani infâk edip kendilerinden önce âhirete göndermemeleri), gerçekten hayret verici bir durumdur.” (Mek­tûbât, s. 16, no: 5)

Demek ki bir mal veya servetin sahibine asıl faydası, onun infaklarla ve hayır hizmetleriyle önceden âhirete gönderilebilmesi nisbetindedir.

GERÇEK MÜLKÜMÜZ

Şu hâdise, bu hakîkati ne güzel ifade eder:

Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'in âilesi bir kurban kesmiş ve onu dağıtmışlardı. Efendimiz, kurbandan geriye bir kürek kemiği kaldığını duyunca, “Desenize bir kürek kemiği hâriç hepsi bizim oldu.” buyurdu. (Bkz. Tirmizî, Kıyâmet, 33)

Demek ki gerçek mülkümüz, infâk edebildiklerimizdir. Ecelin bizden ayıracağı devre-mülk dünyalıkları infâk etmeden onlara “sahip” olduğumuzu zannetmek, ancak derin bir hamâkatin göstergesidir.

KENDİNİZİ CEHENNEM ATEŞİNDEN KORUYUN

Allah Rasûlü (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Allah Teâlâ, sizin her birinizle tercümansız konuşacaktır. Kişi sağ tarafına bakacak, âhirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecek; soluna bakacak, âhirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecektir. Sonra önüne bakacak, karşısında Cehennem'den başka bir şey göremeyecektir. O hâlde artık (hiçbir imkânınız bulunmuyorsa) bir hurmanın yarısıyla da olsa, kendinizi Cehennem ateşinden koruyun. Bunu da bulamayan, güzel bir sözle kendisini korusun.” (Buhârî, Zekât, 9, 10; Müslim, Zekât, 67, 97)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi 363. Sayı Mayıs 2016

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.