İstanbul'un Fethinden Sonra Camiye Çevrilen 13 Kilise

İstanbul’un fethinden sonra camiye çevrilen kiliseler.

İstanbul’un fethinden sonra camiye çevrilen 13 kilise.

1. Ayasofya

Doğu Roma İmparatoru 1. Jüstinyen tarafından 6. yüzyılda inşa ettirilen mabet Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden hemen sonra camiye çevrildi. Ayasofya 1 Şubat 1935’te ise camiden müzeye çevrildi.

2. Eski İmaret Camiî

Pantepoptes Manastır Kilisesi adıyla Doğu Roma İmparatoru Aleksios Komnena tarafından 1081-1087 yılları arasında inşa ettirilen mabet İstanbul’un Zeyrek semtinde bulunur. Fatih Sultan Mehmet döneminde camiye çevrildi.

3. Fenari İsa Camiî

Mabet 10. yüzyılda Doğu Roma imparatoru 6. Leon döneminde yapıldı. 1497-1498 yıllarında 2. Beyazıt döneminde mabedin güney kilise olarak adlandırılan bölümü Molla Şemseddin Fenari’nin yeğeni Rumeli kadıaskeri Fenarizade Alaaddin Ali bin Yusuf Efendi tarafından mescide çevrildi. Bir yangında tahrip olan yapı 1636 yılında sadrazam Bayram Paşa tarafında onarıldı ve aynı dönem camiye dönüştürüldü.

4. Vefa Kilise Camiî

Doğu Roma İmparatoru 1. Aleksios Komnenos tarafından yapıldığı düşünülen mabet İstanbul’un fetihten sonra camiye çevrildi.

5. Arap Camiî

İstanbul’un Galata semtinde San Paolo Kilisesi olarak anılan mabet İstanbul’un fetihten sonra 1475’te camiye çevrildi.

6. Fethiye Camiî

Doğu Roma döneminde 13. yüzyılın sonlarında Mihail Glabas Tarkaniotes tarafından inşa ettirilen mabet Pammakaristos Manastırı adıyla anılıyordu. İstanbul’un Çarşamba semtinde bulunmaktadır. İstanbul’un fethinden sonra 1454 yılında patrikhane olarak kullanılmaya başlandı. 1601 yılında İran savaşları sonunda Gürcistan ve Azerbeycan’ın fethedilmesiyle, fethin hatırası olarak camiye dönüştürüldü.

7. Kocamustafa Paşa Camiî

Andreas Manastırı adıyla bilinen mabedin Doğu Roma döneminde 6. yüzyılda inşa edildiği rivayet edilir. Bu mabet de 1486 yılında camiye dönüştürüldü.

8. Küçük Ayasofya Camiî

Doğu Roma İmparatoru 1. Jüstinyen’in karısı Theodora tarafından 527-536 yılları arasında inşa ettirilen mabet İstanbul’un Küçük Ayasofya semtinde bulunur. 1497 yılında 2. Beyazıt döneminde camiye çevrildi.

9. Kariye Camiî

Tarihi 6. yüzyıla kadar uzanan Kariye (Chora) Kilisesi’nin günümüze ulaşmış hali Osmanlı döneminde ve 20. yüzyılın ikinci yarısında geçirdiği onarımlar sonucudur. İlk önce manastır olarak 534 yılında Justinianus döneminde yaptırıldı. 11. yüzyılda yeniden inşa ettirildi. 1511 yılında ise Sultan 2. Beyazıt sadrazamlarından olan Atik Ali Paşa tarafından camiye çevrildi.

10. İmrahor Camiî

Doğu Roma dönemi zamanından İstanbul’da ayakta kalmış en eski dini yapıdır. 454 yılında yapıldı ve asıl adı Vaftizci Yahya Kilisesi’dir. 2. Beyazıt döneminde İmrahor İlyas Bey tarafından camiye çevrildi.

11. Zeyrek Camiî

İstanbul’un Zeyrek semtinde bulunan mabet 1118 ve 1124 tarihleri arasında İmparator 2. Yannis Komnenos’un eşi Irene tarafından inşa ettirildi. Pantokrator Manastır Kilisesi adı verilen mabet İstanbul’un fethinden sonra medrese olarak kullanıldı, daha sonra camiye çevrildi.

12.Bodrum Camiî

İstanbul’da Laleli yakınlarında Doğu Roma döneminden kalma mabet 10. yüzyılda Myrelaion Manastır Kilisesi olarak İmparator Romanos Lekapenos tarafından yaptırıldı. 2. Beyazıt döneminde Sadrazam Mesih Paşa tarafından camiye çevrildi.

13. Kalenderhane Camiî

18. yüzyılda Osmanlılar tarafından camiye çevrilen mabedin 9 veya 10. yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir.

İslam ve İhsan

İSTANBUL’DA GEZİLECEK YERLER

İstanbul’da Gezilecek Yerler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.