Halktan Bir Zarar Görürsek Nasıl Davranmalıyız?

Îman esaslarından biri de, hayır ve şerrin Allah Teâlâʼdan olduğuna inanmaktır. Cenâb-ı Hak ile kalbî irtibâtı sağlam olanlar, başlarına gelen müsbet-menfî her şeyin, aslında ilâhî bir imtihan tecellîsi olduğunu bilirler. 

Şeyh Sâdî buyurur:

“Halktan bir zarar görürsen incinme. Çünkü halk, ne mihnet, ne de rahat vermeye muktedirdir. Dostun dostluğunu ve düşmanın düşmanlığını Allah’tan bil. Zira her ikisinin de kalbi, O’nun tasarruf elindedir. Her ne kadar atılan ok yaydan çıkarsa da, akıllı insan oku yaydan bilmez, yayı tutan kimseden görür ve öyle bilir.”

HAYIR VE ŞERRİN ALLAH'TAN OLDUĞUNA İNANMAK

Îman esaslarından biri de, hayır ve şerrin Allah Teâlâʼdan olduğuna inanmaktır. Cenâb-ı Hak ile kalbî irtibâtı sağlam olanlar, başlarına gelen müsbet-menfî her şeyin, aslında ilâhî bir imtihan tecellîsi olduğunu bilirler. O tecellîlerde vâsıta olan sebeplere takılıp kalmazlar. Sebepten Müsebbibʼe, fâilden Fâil-i Mutlakʼa kalben intikâl ederler. Her oluştaki murâd-ı ilâhîʼye dikkat kesilirler.

Şâir ne güzel söyler:

Ne kahrı dest-i âdâdan, ne lûtfu âşinâdan bil, 

Umûrun Hakk’a tefvîz et, Cenâb-ı Kibriyâ’dan bil! 

“Ne kahrı düşman elinden, ne de lûtfu dostlarından bil! Sen işlerini Allâh’a havâle et ve her şeyin Cenâb-ı Kibriyâ’dan geldiğini bil!..”

ASLÂ ŞİKAYETÇİ OLMAMAK GEREKİR

Dolayısıyla başa gelen ilâhî takdîr tecellîlerinden aslâ şikâyetçi olmamak îcâb eder. Kâmil bir îman şuuruna sahip olanlar, ne zorlukta bedbin olurlar ne de varlıkta şımarırlar. Bilâkis dâimâ Cenâb-ı Hakkʼın imtihan tecellîlerine sabrederek ve şükrederek her durumdan mânen kazançlı çıkmasını bilirler.

GERÇEK HAYAT ÂHİRET HAYATIDIR

Nitekim Peygamber Efendimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem- muhtelif vesîlelerle sık sık; “Allâh’ım! Gerçek hayat, sadece âhiret hayatıdır.” buyurmuştur. (Buhârî, Rikāk, 1) Böylece -kahır veya lûtuf- hangi tecellî ile karşılaşırsa karşılaşsın, bunun kazanılması gereken ilâhî bir imtihan olduğuna dikkat çekmiştir.

Zira Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.” (el-İnşirah, 5-6)

EFENDİMİZ'İN HAZRET-İ FÂTIMA'YA TAVSİYESİ

Yine Efendimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem-, çok sevdiği kızı Fâtıma -radıyallahu anhuma-ʼyı dâimâ takvâya, zühde ve istiğnâya teşvik etmiş, bu dünyadaki sıkıntılara katlanarak ukbâda ebedî saâdete ermeyi tavsiye buyurmuştur.

Bizler de felâket ânında da saâdet ânında da; “Yâ Rabbi, bütün bu imtihanlar Senʼdendir. Gerçek huzur ve saâdet âhirettedir.” deyip sabır ve şükürle râzı olmalıyız ki, Allah Teâlâ da bizden râzı olsun.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.