Günde Ortalama 450 Kişiye Kanser Teşhisi Konuluyor

Sağlık Bakanlığının istatistikleri, Türkiye'de yılda ortalama 163 bin 500, günde ise 450 kişinin kanser teşhisi aldığını ortaya koydu. Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı Bekir Keskinkılıç, "Kanser korktuğumuz gibi artmıyor ama bütün sinyaller de kanserin artabileceğini gösteriyor." dedi.

Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneğinde "4 Şubat Dünya Kanser Günü" nedeniyle basın toplantısı düzenlendi.

Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı Bekir Keskinkılıç, toplantıda yaptığı konuşmada, kanser tedavisine erişimde bir problem olmadığını belirterek, bu kapsamda, Türkiye'nin birçok yerinde kanser tarama merkezleri açıldığını hatırlattı.

Türkiye'nin 2014 yılı kanser karnesinin çıktığını belirten Keskinkılıç, günde yaklaşık 450 kişinin kanser tanısı aldığını bildirerek, "Yılda 163 bin 500 kanser hastamız oluyor. Kanser korktuğumuz gibi artmıyor ama bütün sinyaller de kanserin artabileceğini gösteriyor. 'Kanser artmıyor' desek de 'Kanserde rahatladık bundan sonra da bu doygunlukla gideriz' anlamına gelmiyor. Mevcut kanserlerimizi daha erken yakalamaya çalışmalı, daha iyi bir standardı kanser hastalarımıza ve onların ailelerine sunmalıyız." diye konuştu.

En çok görülen kanser türleri hakkında da bilgi veren Keskinkılıç, "Erkeklerde akciğer, prostat, kolon, kadınlarda ise meme, tiroid ve rahim ağzı kanserleri yine en çok görülen kanser türleri arasında yer alıyor." dedi.

Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Başkanı Prof. Dr. Şuayib Yalçın ise, Dünya Kanser Günü'nün bu yılki temasının "Yapabiliriz, Yapabilirim" olduğunu söyledi. Kansere karşı toplumun ortak mücadele etmesi gerektiğini vurgulayan Yalçın, kanser hastasının ihtiyaçlarının sürekli değiştiğini, toplumun bu kişilerin sesine kulak vermesi gerektiğini bildirdi.

Kanserle ölümün yan yana getirildiğini ifade eden Yalçın, bunun doğru bir yaklaşım olmadığını, pediatrik kanserlerin yüzde 80'inin, erişkin kanserlerinin de yüzde 60'ının tedavi edilebildiğini vurguladı. Kötü ölümcül vakaların sürekli gündeme getirildiğini belirten Yalçın, "Bu, hastalığın evresi ile alakalı bir durumdur. Çok yayılmış ileri evredeki tümörlerde bu mümkün ama erken tanı önemli. Kanserden korkumuz varsa, bunun için sağlık kuruluşlarına başvurabiliriz." dedi.

Yalçın, sigarayı bırakarak, fiziksel aktivite ve sağlıklı beslenmeyle kanserden korunmanın mümkün olduğunu dile getirerek, "Bugün iki yüz kanser türü görülüyorsa, bu tür basit önlemleri alarak yüzde 60'ından korunabiliriz. Kanserin yüzde 30'u sigara ile ilişkilidir." uyarısında bulundu.

KANSER HASTALARI İŞE DÖNEBİLİR

Kanser sürecinin hastalığa yakalanan kişinin kendi tercihlerine uygun şekilde yönetilebileceğini belirten Yalçın, bu kişilerin normal hayatlarına devam etmeleri gerektiğini söyledi. Yalçın, Türkiye'de son yıllardaki en önemli gelişmelerden birinin de kanser hastalarının ÖTV ve KDV indirimi ile işten ayrılma, refakat gibi haklardan yararlanması olduğunu ifade ederek, "Kanser hastası şimdi işe gitmeyebiliyor. İndirimden yararlanabiliyor, birinci derecede hasta yakınları izin alabiliyor, tayinleri ona göre yapılabiliyor. Bunların şimdi kanuni alt yapıları da var." diye konuştu.

Hastaların kanser olduklarını öğrendikleri anda hayata küstüklerini ve işini bıraktıklarını dile getiren Yalçın, "Sosyal hayata dönemiyor, işinden ayrılıyor ya da iş yerini kapatıyor. Bu rehabilitasyonun başında kanser hastasının çalışabilmesini arzu ediyoruz, hayatını sonlandırmasın. En büyük psikolojik destek, kişinin işine dönebilmesi ve işini yapabilmesidir. Biz doktorlar, kanser olduğumuz zaman çalışabiliyoruz. En büyük tedavi işte olmak. Bu, yaşam enerjisi veriyor." dedi.

Kanser hastaları için toplumun yapabileceklerinden de bahseden Yalçın, şunları kaydetti:

"Kanser hastalarına özgü politikaları şekillendirebiliriz, toplum bunu yapabilmeli. Bunu yaparken de ulusal düzeyde değil bazen muhtarlık düzeyinde alacağımız önlemlerle yaşam tarzımızı destekleyecek politikalar yapmalıyız. Kanserden korunmak demek aynı zamanda diyabet, hipertansiyon, inme, KOAH gibi bulaşıcı hastalıklardan korunmak demektir. Kaliteli iş gücü ortamları oluşturulmalı, sağlıklı iş yerleri oluşturulmalı. Kanseri toplumsal olarak önleyebiliriz. Toplumda insanları işe dönmeleri konusunda desteklemeliler. Aileler de işe giderse mikrop kapacağını düşünüyor, kanser hastalarının çoğu kendinden kapar mikrobu. Kanser hastasının normal faaliyetlerini sürdürmesine engel bir durum söz konusu değil. Rehabilitasyonu açısından özellikle işe gidebilecek durumdaki hastaların topluma dahil edilmeleri rehabilitasyonları açısından çok önemlidir."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.