Filistin’den Dünyaya Mescid-i Aksa Çağrısı

Filistin Meclisi Kudüs Konseyi, dünya kamuoyunu “İsrail’in Mescid-i Aksa’yı Yahudileştirme” politikalarından korumaya çağırdı.

Gazze Şeridi'ndeki Filistin Meclisi Kudüs Komisyonu, Mescid-i Aksa’nın ateşe verilmesinin 48. yılı münasebetiyle basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan komisyonun raportörü Hamis en-Neccar, “Mescid-i Aksa’nın yakılışının 48. yılında uluslararası toplumu ve kamu ile özel kurumları Kudüs'teki Filistin halkını, Mescid-i Aksa’yı korumaya çağırıyoruz.” dedi.

Neccar, uluslararası mahkemeleri insanlığa ve Aksa’ya karşı savaş ve soykırım suçu işleyen İsrailli yetkilileri yargılamaya çağırarak, Kudüs’teki Müslüman ve Hıristiyanların kutsallarının da korunması çağrısında bulundu.

İsrail'in Yahudileştirme politikasına karşı uyarıda bulunan Neccar ayrıca, İsrail’in Aksa’nın altında tünel kazmaya devam etmesinin mescidin çeşitli yerlerinde çatlaklara neden olduğuna dikkati çekti.

FİLİSTİNLİ GRUPLARDAN AKSA MESAJI

Öte yandan, Hamas ve Fetih hareketlerinden yapılan açıklamalarda, Arap ve İslam dünyası ile uluslararası toplum, Aksa’ya karşı sorumlu davranmaya çağrıldı.

İsrail'in “işgal” gücü olduğu ve Aksa dahil Doğu Kudüs üzerinde egemenliğinin bulunmadığı belirtilen Fetih'in açıklamasında, “Mescid-i Aksa dahil Kudüs, 1967’de işgal edilen Filistin topraklarının parçasıdır.” denildi.

Hamas’tan yapılan açıklamada ise Mescid-i Aksa’nın mukaddesata saygı göstermeyen “Siyonist işgalinden” çekmeye devam ettiği ifade edilerek, gönüllü muhafızlar olarak bilinen "murabıt"ların kararlılığının İsrail'in planları karşısında adeta yüksek bir set olduğu vurgulandı.

Açıklamada, “Siyonist düşmanın halkımıza, topraklarımıza ve mukaddesatımıza yönelik suç ve ihlalleri, Siyonist yapıyı tanımama ve Filistin'in bir karış toprağından vazgeçemememiz konusunda kararlılığımızı artırır.” ifadeleri yer aldı.

Mescid-i Aksa’ya 21 Ağustos 1969’da giren Avustralyalı Yahudi Dennis Michael Rohan, Kıble Camisi'nin mihrabını ve bin yıllık minberini yakmıştı. Filistinliler bu olayı kınamak amacıyla her yıl Ağustos ayının son haftasında etkinlikler düzenliyor.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.