Evde Konserve Yaparken Bunlara Dikkat!

Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Gıda İşleme Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ruhan Aşkın Uzel, evde konserve yapımı sırasında yapılan bazı işlemlerin bir zehirlenme türü olan botulismus vakasına neden olabileceğine dikkati çekti.

Yrd. Doç. Dr. Uzel, yaptığı açıklamada, her gıda ürününün bilinçli işlem görmesi gerektiğini belirterek, basınç ve sıcaklığa dayanıklı bir mikroorganizma olan "clostridium botulinum"un ev imkanlarıyla üretilen konserveler için risk oluşturduğunu söyledi.

Konservelerin yetersiz sürede, basınçlı tencere kullanılmaksızın gerekenden daha düşük sıcaklıkta ve yeterince pişirilmeden hazırlanması halinde bu bakterinin zehirleyici etkilerinin ortaya çıkabildiğini ifade eden Uzel, şu ifadelere yer verdi:

KONSERVE KAPAKLARINA DİKKAT EDİN!

"Konserveler için cam kavanozlar kullanılmalı, plastik ambalajlar kullanılıyorsa mutlaka onaylı malzeme olmasına dikkat edilmeli. Şekli bozulmuş ve paslı kapaklar kesinlikli kullanılmamalı, kapaklar en az 15-20 dakika kaynatılmalı ve her kullanımda yenilenmeli. Sebzeler, asitlik derecesine uygun olan sıcaklık ve süre kombinasyonunda pişirilmeli. Kavanozda, kapakta şişkinlik ve sızıntı olmamalıdır. Dışa doğru bombe yapan, tat, renk ve koku bakımından kötü olan konservelerin tüketilmemesi gerekmektedir. Tatta bozulma her zaman net olarak anlaşılamayacağı için gerekli tedbirler alınmalıdır. Marketten alınan konservelerde son kullanma tarihi dikkatli kontrol edilmeli. Hasar görmüş, şişmiş, paslanmış, sızıntısı bulunan ambalajlarla, açıldığında fışkıran konserveler tüketilmemelidir."

Botulismus vakasının konservenin tüketilmesini takiben 12 ile 72 saat sonra şiddetli karın ağrısı, bulantı, kusma, görmede bozukluk, kaslarda güçsüzlük gibi şikayetlerle kendini gösterdiğini aktaran Uzel, belirtiler görüldüğü anda bireysel önlemlere başvurmadan en yakın hastaneye başvurulması gerektiğini de kaydetti.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.