Çocuklardaki Kepçe Kulak Psikolojisine Dikkat

Kepçe kulak sorununun toplumda en sık görülen şekil bozukluklarından biri olduğunu ifade eden uzmanlar, arkadaşlar arasındaki sataşmalar ile espri konusu hâline gelen kepçe kulak probleminin, göz ardı edilirse çocuğun psikolojik gelişiminde ciddi sorunlar ortaya çıkarabileceğini söyledi.

Çocukluk çağında gerek aile gerekse mektep arkadaşları arasındaki sataşmalar ile espri konusu hâline gelen kepçe kulak probleminin önemine değinen Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mesut Özcan, göz ardı edilirse bu problemin çocuğun psikolojik gelişimine etki edeceğini söyledi.

Özcan, "Kepçe kulak deformitesinin çocuk psikolojisini olumsuz etkileyen şekil bozukluklarından biridir. Kepçe kulak problemi, mektep çağındayken arkadaşlarının yaptığı kötü şakalarla ilerleyen devirde sosyal bir fobi hâline dönüşebilir. Bu sorun çocukların sadece görünümlerini değil, ilerleyen süreçte toplumdaki sosyal statülerini, karakterlerini ve ruh hâllerini de olumsuz yönde etkilemektedir” diye konuştu.

Konunun çocuk ve çocukluk psikolojisi olunca daha da hassasiyet kazandığının altını çizen Özcan, “Çünkü bu süreçte yaşanan psikolojik yıkımı çocuk dile getiremez ve her açıdan gelişim çağındaki çocuk yetişkine nazaran çok daha derinden etkilenir. Bu konuda anne ve babalara ciddi iş düşmektedir. Kepçe kulak problemi çocuğun psikolojisini olumsuz etkileyecek raddeye gelmeden anne ve baba çocuğun tedâvisi için gerekli önlemleri alması gerekmektedir” dedi.

Kepçe kulak estetiği için en uygun zaman mektep öncesi çağlar olduğunu da belirten Özcan, “Zaten kulak gelişiminin yüzde 90’ı 6-7 yaş aralığında tamamlanmaktadır. Bu yaşlardan itibaren her yaş devrinde kepçe kulak estetiği tatbik edilebilir. Bahsettiğimiz süreçlerde tatbik edilmesi hâlinde, çocuklarda psikolojik sorunlara sebep olmadan tedâvisi sağlanmış olur” şeklinde konuştu.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.