Bir Müslümanın Yol Haritası

Allah ve Resulünü razı etmek için uğraşan ve bu yolda gayret gösteren bir müslüman nasıl bir yol haritası izlemelidir? İşte bir müslümanın yol haritası...

İnfâkı emreden ve dünyaya kapılma tehlikesine dikkat çeken âyet-i kerîmenin sonunda Rabbimiz; «اَحْسِنُوا» buyurmaktadır. Yani;

  • Bir müslümanın her yaptığı iş en güzel vasıfta olacak.
  • Bir müslüman «muhsin» olacak, dâimâ ihsân edecek, ikrâm edecek ve hasenatta bulunacak.
  • Bir müslüman; «ihsan şuuru» hâlinde yaşayacak. İlâhî kameraların altında olduğunun idrâki içinde bir ömür sürecek. Zira âyet-i kerîmede buyurulur:

“Nerede olursanız olun O, (Allah) sizinle beraberdir!” (el-Hadîd, 4)

İşte bir müslümana çizilen yol haritası!..

ALLAH TEALA'YA ULAŞMANIN YOLLARI (OSMAN NURİ TOPBAŞ) - VİDEO

TEBLİĞ YOLUNDA GAYRET

Bu vasıflara sahip, görenlerin takdir edeceği ve hayran olacağı şahsiyette bir müslüman; zaten «hâl ile» İslâm’ı tebliğ edecektir.

Tebliğ yolunda bu fedâkârâne gayretlerin sayısız misalleri vardır:

Hazret-i Osman ve Abbas -radiyallâhu anhümâ-’nın oğulları Semerkant’a gitti. Vehb bin Kebşe -radıyallâhu anh- tâ Çin’e gitti. Ukbe bin Nâfi, Kayravan’a gitti.

Vedâ Haccı’na iştirâk eden 120.000 sahâbînin, ancak beşte biri, kendi memleketlerinde medfundur. Gerisi hep yeni diyarlara İslâm’ın mütebessim çehresini temâşâ ettirmek, yeni müslümanlara emr-i bi’l-mâruf ve nehy-i ani’l-münkerde bulunmak üzere daha önce bilmedikleri beldelere gittiler, oralarda kaldılar.

Sahâbî olmak, peygamberlikten sonra en büyük nimet… Onlar bu nimetin bedelini ödemek için canla başla gayret etti.

Onlar câhiliyye karanlıklarından; Cenâb-ı Hakk’ın ikrâmı olan Kur’ân sayesinde, çöle inen ve bütün cihana rahmet olan Peygamberimiz sayesinde kurtulmuşlardı. Onlar da cihana yayılarak, başka beldelerdeki câhiliyye karanlığını izâle etmeye kendilerini vakfettiler.

Çünkü Efendimiz’in telkini şu idi:

Her müslüman devrin akışından kendini mes’ul görmelidir. Bütün insanların hidâyetinden kendisini mes’ul addetmelidir. Efendimiz de ashâb-ı kiram da bu şuurun bizzat misâlidir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.