Almanya'da 100 Yıllık Cami Kalıntıları Bulundu

Almanya’nın Brandenburg eyaletinin Wünsdorf kentinde yaklaşık 100 yıl önce inşa edilen ve daha sonra yıkılan bir caminin kalıntılarının bulunduğu bildirildi.

Wündsdorf kentindeki kazı çalışmaları sırasında kalıntıları ortaya çıkarılan ibadethanenin Almanya'da inşa edilen en eski cami olduğu ifade ediliyor.

Berlin Hür Üniversitesi’nden yapılan açıklamada, bir arkeolog ekibinin başkent Berlin’e 60 kilometre mesafedeki Wünsdorf’ta yapılan kazı çalışmalarında Almanya’nın en eski caminin kalıntılarına rastlandığı ifade edildi.

YAKLAŞIK 100 YIL ÖNCE AÇILIŞI YAPILMIŞ

Prof. Dr. Reinhard Bernbeck ve Prof. Dr.  Susan Pollok yönetimindeki arkeolog ekibin yaklaşık 100 yıl önce açılışı yapılan caminin tam olarak nerede inşa edildiğini tespit ettiği belirtildi.

Açıklamada, kazı çalışmalarında söz konusu caminin ahşap kubbesine ait demir çiviler ve teller ile caminin pencereleri için kullanılan yeşil ve mavi cam parçalarının bulunduğu kaydedildi.

Cami yıkıldıktan sonra söz konusu alanın çok kez değişime uğradığı için az sayıda kalıntıya rastlandığına işaret edilen açıklamada, daha sonra bu alanda önce Nasyonalsosyalist, ardından Sovyetler Birliği döneminde askeri tesislerin inşa edildiği belirtildi.

Prof. Dr. Bernbeck, 1916 yılından kalan bir çizimin birkaç hafta süren kazı çalışmalarını kolaylaştırdığını ifade ederek, kazı çalışmalarında Sovyet askerlerine ait tank parçaları, bira şişeleri ve yemek artıkları gibi eşyalara da rastladıklarını kaydetti.

AHŞAP BİR CAMİ

Birinci Dünya Savaşı sırasında esir düşen yaklaşık 4 bin Afrikalı ve Asyalı Müslümanın kaldığı ve Hilal Esir Kampı (Halbmondlager) olarak adlandırılan kampta inşa edilen minareli ahşap cami 1925 veya 1926 yılında yıkılmış.

Brandenburg eyaletinin söz konusu alana şimdi, sığınmacılara geçici barınma imkanı sağlayacak konteynerler yerleştireceği ifade edildi.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.