Ahiret Hayatına Hazır Mıyız?

Ölümden sonra başlayacak olan yeni, sonsuz ve hayatın tâ kendisi olan ahiret hayatına başlayacağız.

Cenâb-ı Hakk, beşer hayatı için beş safha takdir buyurmuştur. Bunların birincisi âlem-i ervâh, ikincisi ana rahmi, üçüncüsü dünya hayatı, dördüncüsü berzah ve kabir âlemi, beşincisi ise âhıret ve onun neticesi olan cennet veya cehennemdeki ebedî hayattır. Bunlardan dünyâ hayatı insana bir imtihân için verilmiş ve ebedî seâdet beşerin bu âlemdeki fiil ve davranışlarına bağlı kılınmıştır. Her kulun bu fiil ve davranışlarının müsbet veya menfî karşılığının olduğunu bilmesi ve böylece mes’ûliyetini müdrik olması için de beşer hayatının beşinci safhası olan âhıret, îmânın altı temel esası arasında yer almıştır. Öyle ki, îmân esaslarının beşincisi olan âhırete îmân, ehemmiyetine binâen birçok âyet-i kerîmede Allâh’a îmânla birlikte zikredilmiştir.

ONLARA KORKU YOKTUR

Allâh Teâlâ buyurur:

“Allâh’a ve âhıret gününe îmân edip sâlih amel işleyen kimselerin Rabbleri katında büyük ecirleri vardır. Onlar için korku yoktur, onlar mahzûn da olmazlar.” (el-Bakara, 62)

Mü’minleri medih şânında da:

“... Onlar ki Allâh’a ve âhiret gününe îmân ederler...” (et-Tevbe, 45) buyurulması câlib-i dikkattir.

HAYATIN TÂ KENDİSİ

Âhiret, ölümden sonra başlayacak olan yeni, sonsuz ve gerçek bir hayattır. Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Bu dünyâ hayatı bir eğlenmeden, bir oyundan başka bir şey değildir. Âhiret yurduna gelince, şüphe yok ki o hayatın tâ kendisidir. Bunu bilmiş olsalardı...” (el-Ankebût, 64)

Zîrâ bunu bilenler, şu fânî âlemlerindeki her nefesi değerlendirir ve Cenâb-ı Hakk’tan bir an dahî gâfil kalmazlar. Ömürleri amel-i sâlihle dolu bir ibâdet ömrü olur. Âkıbetleri hakkında dâimâ havf ve recâ (korku ile ümid) arasında olurlar. Mahşerde büyük hesâbın dehşet ve şiddetinden gözleri ve gönülleri Allâh korkusuyla yaş döker.

Kaynak: İslam İman İbadet, Osman Nuri Topbaş

Önümüzde Ahiret Hayatı Var! - Video

Gerçek Hayat Ahiret Hayatıdır - Video

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.