Maraş'a Neden “Kahraman” Unvanı Verildi?

Maraş’a “Kahraman” unvanı neden verildi? Kahraman unvanı alan ve bugün Kahramanmaraş olarak anılan şehrimizin yaptıkları ve mükafatı...

Kurtuluş savaşı sırasında başta düzensiz olan Kuvayı Milliye birlikleri ortaya çıkmıştır. Maraş bunlardan en etkinlerinden birine sahipti ve tüm şehir halkı hep birlikte tek yürek olup düşmana karşı direnmişlerdi. Bununla kalmayıp komşu illerin yardımlarına da yetişmişlerdi.

MARAŞ'A NEDEN “KAHRAMAN” UNVANI VERİLDİ?

Kurtuluş savaşı zaferle sonuçlandıktan sonra herkesin takdirini toplayan bu şehre bir yazı gönderilmiştir ve mücadeleye katılanların isminin bulunduğu bir liste istenmiştir. Şehrin kendi içinde yaptığı toplantılar sonucu milli mücadeleye katılmamış tek bir ferdin bile bulunmadığı kararına varılır. Ankara’ya cevap aynen bu şekilde gönderilir. TBMM bu cevap üzerine 5 Nisan 1925 tarihinde milli mücadeleye katılanlara tek tek İstiklal madalyası vermektense tüm şehre atfedilmesine karar verir. Kırmızı şeritli bir istiklal madalyası Maraş’a ödül olarak verilir. 7 Şubat 1973 tarihindeki TBMM kararı ile de bu şehre "Kahramanlık" unvanı verilir. 1925 senesinden beri Kahramanmaraş halkı 12 Şubat Kurtuluş Bayramı’nda şanlı bayraklarına İstiklal madalyasını takar ve geçmişi anar.

KAHRAMANMARAŞ’A İSTİKLAL MADALYASI NEDEN VERİLDİ?

Kahramanmaraş’ın Kurtuluş savaşında şehir halkı ile birlikte topyekün direniş göstermesi ve çevre vilayetlerinde yardımına koşması büyük takdir toplar.

Ve Kurtuluş savaşı sonrasında Maraş’a bir yazı gönderilerek, Milli Mücadele’ye katılanların listesi istenir. Şehrin ileri gelen yönetiçileri toplanır, bir durum tesbiti yapar. Sonun da Ankara’ya;

”Maraş'ta Milli Mücadele’ye katılmayan tek fert bile yoktur” cevabı verilir.

Bunun üzerine 5 Nisan 1925 yılında toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi onayı ile İstiklal madalyasının Maraş’ta fertlere değil, şehir halkına verilmesi kararlaştırılır ve Kahramanmaraş bir adet kırmızı şeritli İstiklal madalyası ile ödüllendirilir.

Kahramanmaraş 1925 yılından beri her yıl Kurtuluş günü olan 12 Şubat Kurtuluş Bayramı’nda İstiklâl madalyasını şanlı bayrağına törenle takarak, geçmişini yad eder.

İslam ve İhsan

SÜTÇÜ İMAM KİMDİR?

Sütçü İmam Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.