Ahzâb Suresi 44. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Ahzâb Suresi 44. ayeti ne anlatıyor? Ahzâb Suresi 44. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Ahzâb Suresi 44. Ayetinin Arapçası:

تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌۚ وَاَعَدَّ لَهُمْ اَجْرًا كَر۪يمًا

Ahzâb Suresi 44. Ayetinin Meali (Anlamı):

Onlar, Allah’a kavuşacakları gün, her türlü sıkıntı ve azaptan ebedî selâmet müjdesi ve iltifatıyla karşılanırlar. Allah onlar için çok güzel, bol ve ebedî bir mükâfat hazırlamıştır.

Ahzâb Suresi 44. Ayetinin Tefsiri:

“Şüp­he­siz Al­lah ve me­lek­le­ri, Peygamber’e çok­ça sa­lât eder­ler” (Ahzâb 33/56) buyruğu nâzil olunca muhacirler ve Ensâr: “Ey Al­lah’ın Resûlü, bu sana ait bir durumdur. Bizim bunda herhangi bir payımız yoktur” dediler. Bu konuşma üzerine 43. âyet-i kerîme nâzil oldu. (Kurtubî, el-Câmi‘, XIV, 198)

Allah’ın “salât” etmesi, kulları üzerine rahmetini indirmesi ve onlara bereketler ver­mesidir. Meleklerin “salâtı” ise mü’minlere dua etmeleri, onlar için Allah’tan bağışlanma dilemeleridir. (bk. Mü’min 40/7) Bunların hepsi, sonsuz rahmet sahibi Yüce Rabbimizin mü’min kullarına olan merhamet tecellisidir. Bu merhamet, âhirette artarak devam edecektir. Çünkü orada sadece mü’minlere rahmet edecektir. Bu sebepledir ki onları mahşerde her türlü kötülüklerden muhafaza edecek, selâmete erdirecek, onları hem kendi hem de melekleri “Selâm size olsun!” diye karşılayacak (bk. Yâsîn 36/58; Zümer 39/73); cennette de onlara çok güzel, çok hoş, bol ve ebedî nimetler ikrâm edecektir.

Şu hâdise, Rabbimizin bize olan merhametini ne güzel izah eder:

Bir defâsında Resûlullah (s.a.s.)’in huzuruna esirler getirilmişti. Esirler arasında bulunan bir kadın büyük bir endişeyle ayrı kaldığı çocuğunu arıyor, rastladığı her çocuğu kucaklıyor, göğsüne bastırıp emziriyordu. Allah Resûlü (s.a.s.):

Bu kadının çocuğunu ateşe atacağına ihtimal verir misiniz?” diye sordu.

“−Hayır, vallahi aslâ atmaz!” dedik. Nebiyy-i Ekrem Efendimiz:

“−İşte Allah Teâlâ kullarına, bu kadının yavrusuna olan şefkatinden daha şefkatli ve merhametlidir.” buyurdu. (Buhârî, Edeb 18; Müslim, Tevbe 22)

O hâlde:

Ahzâb Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Ahzâb Suresi 44. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.