Üç Aylar ve Mübârek Geceler

İçinde bulunduğumuz Mart ayı, Üç Aylar adı verilen, Allâh’ın lütuf, ihsan ve mağfiretinin âdeta sağanak sağanak yağdığı bir mevsimdir. İnsanın böyle zamanların farkında olması, elinden geldiğince bunları değerlendirmeye çalışması îcab eder. Bu aylar insanın karşısına çıkan ilâhî fırsatlardır.

Cenâb-ı Hakk’ın kullarına merhamet, lütuf ve mağfiret tecellîlerinden birisi de, onlara sâir günlerden daha farklı, daha özel ve daha kazançlı zamanlar yaratmasıdır. Meselâ bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi’nin var olması, on bir ayın sultanı Ramazan ayının ve en bereketli günlerden, duâların müstecâb olduğu bir saati içinde barındıran Cuma gününün bulunması gibi…

İşte içinde bulunduğumuz Mart ayı, Üç aylar adı verilen, Allâh’ın lütuf, ihsan ve mağfiretinin âdeta sağanak sağanak yağdığı bir mevsimdir. İnsanın böyle zamanların farkında olması, elinden geldiğince bunları değerlendirmeye çalışması îcab eder. Bunlar, insanın sınırlı ömründe, sınırlı olarak karşısına çıkan ilâhî fırsatlardır.

Bu mübârek gün ve gecelere ulaşan kimselerin, öncelikle üzerinde var olan farz kazalarını îfa etmesi, eğer yoksa bol bol nâfile ibâdetle meşgul olması tavsiye edilir. Namaz, oruç, Kur’ân-ı Kerîm tilâveti, sadaka vermek, hayır-hasenâtta bulunmak, akraba ziyareti, gönül almak gibi her türlü hayra rağbet etmeli ve her türlü günahtan da olabildiğince uzak durmalıdır. Zira böyle zamanlarda ikram, ihsan, lütuf ve sevaplar arttığı gibi, ceza ve azaplar da katlanır.

Peygamber Efendimizin duâsı olan, “Allâhümme bârik lenâ fî Recebe ve Şabân ve belliğnâ Ramazan: Allâh’ım, bize Receb ve Şaban’ı mübârek eyle ve bizi Ramazan’a ulaştır.” duâsını sık sık yapmalıyız.

Peygamber Efendimizin “Recep Allâh’ın, Şaban benim, Ramazan da ümmetimin ayıdır.” buyurduğu nakledilmiştir.

RECEP AYININ İLK PERŞEMBE'Yİ CUMA'YA BAĞLAYAN GECESİ

Recep ayının ilk Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gecesi, “Reğâib Kandili”dir. Bu gece, selef-i sâlihînin rağbet ederek, büyük bir vecd ile Allâh’a ibadet ettiği bir vakittir. Biz de Recep ayının ilk gecesinden, Ramazan ayının son gecesine kadar bu gün ve geceleri, bir fırsat bilmeliyiz. Çünkü bir dahaki üç aylara ulaşıp ulaşmayacağımız belli değildir. Ömür sermayesi sınırlı, ölüm vakti ise gizlidir. O son gün, hepimiz için gelecektir. Bundan kaçış veya o ânı erteleme imkânı da yoktur. O yüzden gözümüzü açtığımız her günü, son günümüz gibi bilmeli, bu şekilde değerlendirmeliyiz.

Bütün ömür, üç gündür. Dün, olup bitmiştir. Geriye dönüp onu değiştirme, tekrar yaşama imkânı yoktur. Yarın da mechuldür. Her günün bir yarını olur da biz o yarın da olmayabiliriz. O yüzden dem bu demdir, gün içinde bulunduğumuz gündür.

RECEP AYINDA SADAKAYI ARTIRIN

Recep ayında sadakayı artıran kimsenin cehennemden uzaklaşıp cennete yaklaştırılacağı haber verilmiştir. Sadaka, sadece zenginlerin verdiği paradan ibaret değildir. Her müslüman, sadaka verecek şekilde zengindir. Zira hadîs-i şerîflerde bildirildiğine göre tebessüm etmek sadakadır, yoldan insanlara eziyet verecek bir şeyi kaldırmak, yol tarif etmek, birisinin yüküne yardım etmek sadakadır, güzel söz sadakadır. İyiliği öğretmek, emretmek; kötülükten vazgeçirmeye çalışmak da bir sadakadır. Ve her insanın, vücudundaki her bir eklemi için her gün sadaka vermesi îcab eder.

Her şeyin, kendi cinsinden bir zekâtı vardır. Bedenin, sağlık ve âfiyetin zekâtı da oruçtur. Oruç, sadece yemeden içmeden kesilmek değildir. Kâmil oruç, faydasız laftan, boş meşgalelerden, günahlardan, hatalardan uzak durmak; bütün vücudumuza oruç tutturmak demektir. Bize câhilce saldıranlara ve kötülük yapanlara karşı da sabırla, güzellikle mukabelede bulunup “Ben oruçluyum!” diyebilmektir.

Rabbimiz, bu mübârek gün ve gecelerin feyz, rûhâniyet ve rahmetinden cümlemizi müstefid kılsın. Bizi affedip râzı olduğu, sevip cennetine dâhil ettiği kullarından eylesin. Âmin.

Kaynak: Zâhide Topcu, Şebnem Dergisi, 145. Sayı

https://www.islamveihsan.com/bir-musluman-uc-aylari-nasil-degerlendirmeli-2.html

https://www.islamveihsan.com/dualarin-kabul-edildigi-5-gece.html

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.