Hizmet Edilen Muhâtabı İyi Tanımanın Önemi

Mahlûkât arasında en mükerrem bir şekilde yaratılan insana, saygı ve tâzimle yaklaşmak îcâb eder. Zîrâ onun kalbi, nazargâh-ı ilâhîdir. Bu itibarla insana yapılacak hizmetlerde hassas davranmak, hizmetin semeresi ve ecri bakımından son derece mühimdir.

HİZMET EDERKEN KABA VE KIRICI OLMAMALI

Hizmeti kaba ve kırıcı bir üslûb ile îfâ etmek, sâhibine ecir kazandırmayacağı gibi, aksine onun günâha girmesine bile sebeb olabilir. Çünkü kırılan gönlü yapmak, maddî bir şeyin tamirine benzemez. Maddeyi yıkmak ve yeniden yapmak kolaydır. Ancak insanın kalbi kırılınca, o gönlü yeniden kazanmak pek zor bir iştir.

KENDİNİ BİLEN ÜÇ ZÜMRE

Bir kelâm-ı kibârda şöyle buyurulur:

Kendini bilenler şu üç zümredir:

  1. İlâhî kudret akışlarının şi’riyetine meftûn olarak rüzgarı bile incitmeyenler.
  2. İsim ve sıfatlarını söylemekten bile hayâ edecek kadar mahviyet sâhibi olanlar.
  3. İbâdullâhı istihkar etmeyerek, yâni Allâh’ın kullarını hor ve hakîr görmeyip engin bir tevâzu içerisinde türâbîleşerek mahlûkâta Hakk’ın şefkat ve merhamet nazarıyla bakanlar.

KİME HİZMET ETTİĞİNİZİ BİLMEK ÇOK ÖNEMLİDİR

Hizmetlerde muhâtabı iyi tanımak, en az hizmet kadar ehemmiyetlidir. Zîrâ isâbetli hizmet, ancak bu şekilde mümkün olabilir. Meselâ vaktiyle zenginken sonradan muhtaç duruma düşüp hâlini arz etmekten hayâ eden bir kimseye yapılacak yardım ve hizmetin şekliyle, ihtiyaçlarını rahatça ifâdeye alışagelmiş kimselere karşı yapılacak muâmele aynı değildir.

Bir müslüman, peygamberlerdeki fetânet (kalbe bağlı akıl, firâset ve basîret) sıfatından hisse alıp, akıl nîmetini en verimli bir şekilde kullanmalıdır. Kime, neyi, ne zaman, nerede ve nasıl söyleyeceğini ve ne şekilde davranacağını bilmelidir. Meselâ, Câfer-i Tayyâr -radıyallâhu anh-’ın, Habeşistan kralı Necâşî’ye İslâm hakkında bilgi verirken tâkip ettiği ince üslûb, bir müslümanın firâsetini göstermesi bakımından pek ibretlidir. Hristiyan olan Necâşî, Câfer-i Tayyâr -radıyallâhu anh-’ın Kur’ân-ı Kerîm’den birkaç âyet okumasını taleb ettiğinde o, ilk başta inkârcılara meydan okuyan Kâfirûn Sûresi’ni değil, içinde Hazret-i Îsâ ve annesinden övgüyle bahsedilen Meryem Sûresi’ni okudu. Okunan bu âyetlerden son derece etkilenen Necâşî, elindeki değnekle yere bir çizgi çekti ve:

“–Bizim dînimizle sizin dîniniz birbirine işte bu kadar yakınmış!” dedi. Bir müddet sonra da İslâm ile şereflendi.

HİZMETİ EHLİNE VERMEK İÇİN MUHATABI İYİ TANIMAK GEREKİR

Hizmetin îfâsında olduğu gibi, hizmet emânetini ehline verebilmek için de muhâtabı çok iyi tanımak zarûrîdir. Nitekim Hazret-i Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-, ordu kumandanı olabilecek kâbiliyetteki bir sahâbiyi, elçi olarak göndermediği gibi; ilim, tebliğ ve gönül insanları olan Ashâb-ı Suffe’yi de kumandan olarak tâyin etmemiştir. O, bu vazîfeleri tevdî ederken muhâtaplarının şahsiyet, kâbiliyet, dirâyet, liyâkat ve hattâ vücûd yapılarını bile göz önünde bulundurmuştur.

Burada önemine binâen, insan terbiye ve eğitimiyle alâkalı birkaç husûsu hatırlatmak faydalı olacaktır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Vakıf-İnfâk-Hizmet, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.