Dünyada Bir Tek Kişi Üşüyorsa...

Altınoluk Dergisi 395. sayısı yayınlandı. Dergi, Hazreti Mevlânâ'nın “Dünyada bir kişi üşüyorsa ısınmaya hakkın yok.” sözü üzerinden bugünü tasavvufi bir bakışla değerlendiriyor.

Altınoluk’un sunuş yazısını sizler için alıntıladık:

"İnsanın zor zamanları olur.

Aç kalır, bir lokma ekmeğe muhtaç olur.

Evsiz kalır, başını sokacağı bir çadır arar.

Kışın ısınacak bir yuva bulamaz, sokaklarda sabahlar, üzerine atılacak bir battaniye onun için rahmet eli olur.

Savaşın içine düşer, yıkılmış evlerin arasından elini tutacak bir kurtarıcı bekler.

Mülteci kamplarında bir tas çorba can suyu haline gelir.

Zor zamanı bitmez insanoğlunun.

İnsanoğlunun da zor zamanı bitmiyor, İslam’ın çocuklarının da...

Dünyaya baktığınızda acıları görürsünüz, İslam coğrafyasına baktığınızda görürsünüz perişanlıkları.

Modern Batı ülkelerinin sokaklarında uyuşturucu bağımlısı bir gencin sürünüşü, ya da Myanmar’da Budist zulmünün gadrine uğramış kadın, çocuk, yaşlı Müslümanların kamplarda yaşadıkları, insanoğlunun yaşadığı dramların farklı görüntüleridir.

21’inci yüzyılda bir yandan çöpe dökülen tonlarca ekmeğin yanında açlıktan ölen milyonlarca insanın bulunduğunu bilmek acılar yanında insani vurdumduymazlığı da gündeme taşıyor.

Böyle bir noktada “Müslüman ve Merhamet” diye bir denklem özel bir önem kazanıyor.

Bu sayımızda kendileriyle Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı üzerine görüştüğümüz muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendi’nin “Müslüman ve Merhamet” sizin için ne ifade ediyor?”  diye sorduğumuzda ifadesi bu oldu:

-Lâzım-ı gayrı mufarık. Ayrılmaz unsur.

Müslümanın ayrılmaz vasfı merhamet.

Gönlünü Rahmân ve Rahîm’e raptetmiş insan Müslüman.

“Komşusu açken tok sabahlayan bizden değildir” gibi bir ölçü koyan Allah Rasulü’nün terbiyesinden geçmiş insan.

Ne denir? Böyle olmalı Müslüman.

Çok şey söylenebilir hiç şüphesiz Müslüman’ın “rahmet insanı” olması noktasında.

“Müslümanın yufka yüreği” dediğimiz şeyin, İslam’ın dışındaki dünyada bile bir karşılığı var.

Ama şu an İslâm dünyası dediğimiz dünyada, birbirini duymayan, görmeyen insanların bir arada yaşadığı da bir gerçek. Güçlüler var, zayıflar, ezilenler var. Toklar, toklar var, açlar, acından ölenler var. Kâşânelerde yaşayanlar var, evsizler var. Yüz tane ayakkabısı olan var, ayağında ayakkabı olmayanlar var.

Bir dönem gelmiş, rahmet iklimi o kadar yayılmış ki, zekât verilecek insan bulunamamış.

Kenar-ı Diclede bir kurt, aşırsa bir koyunu gelir de adl-i ilahi Ömer’den sorar onu, denilen adalet zamanları yaşanmış.

Kapağımızda Hazreti Mevlânâ’nın bir sözü var:

Şems bana şunu öğretti: “Dünyada bir kişi üşüyorsa ısınmaya hakkın yok.”

Bu söz söylenmiş.

Eb’ül Hasan Harakanî bir başka yaman söz söylemiş:

“Horasan’dan Kudüs’e kadar bir kimsenin ayağına taş değse, diken batarsa o benim canım acımalı.”

Bu, işte Müslüman yüreği.

Dili söylediğinde kalbi yalanlamayanların yüreği.

Bu çağa bu Müslüman yüreği lâzım. Önce İslâm coğrafyasında her bir Müslümana Müslüman yüreği lâzım. Ne diyelim, Rabbimiz böyle bir kalb kıvamı için yardımını esirgemesin.

Sizleri Altınoluk’la başbaşa bırakıyor, saygılar sunuyoruz. Allah’a emanet olunuz."

Ayrıntılı Bilgi: www.altinoluk.com.tr

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.