Miras ve Ferâiz Nedir?

Sorularla İslam

Miras ve ferâiz ne demektir? Miras ve Ferâiz kelimelerinin sözlük anlamı.

Ölenin geride bıraktığı mal ve haklara miras denir, Çoğulu “mevâris” tir. Aynı kökten “tevârüs” karşılıklı mirasçı olmak veya bir kimsenin diğerine mirasçı olması; “vâris” mirasçı; “muris” miras bırakan; “terike veya tereke” ölenin bıraktığı miras olup, Türkçe’de tereke olarak kullanılır.

Miras ilmi anlamında kullanılan başka bir terim de “Ferâiz”dir. Bunun tekili olan “fariza”, farz, belirli pay ve hisse demektir. Ferâiz, İslâm miras hükümleri anlamında kullanıldığı zaman “belirli miras payları”nı ifade eder. Bu ilme “Ferâiz” denmesi, miras ayetindeki;“bu paylar Allah’tan birer farizadır.”[1] ifadesi ile “Ferâiz ilmini öğreniniz ve onu başkalarına da öğretiniz.” hadisindeki “Ferâiz” terimi sebebiyledir.[2]

MİRAS VEYA FERAİZ İLMİ NEDİR?

Miras veya Ferâiz ilmi fıkıh terimi olarak; ölenin geride bıraktığı mal ve hakların belli ölçülerle, şer’î mirasçılara bölünmesinden söz eden bir ilimdir. Ferâiz ilminin gayesi, hak sahiplerine haklarını ulaştırmaktan ibarettir.

Mirasla ilgili ayetler Medine döneminde Uhud gazvesinden (3/625) sonra inmiştir. Cahiliye devrinde ve İslâm’ın ilk döneminde ölen bir kimsenin mirası yalnız eli silâh tutan erkek hısımlarına gider, kadınlar ve küçük çocuklar mirasçı olamazdı. Bu durum Hicretin üçüncü yılına kadar sürdü. Cabir İbn Abdillah’tan (r.a.) nakledildiğine göre Sa’d İbnü’r-Rabî’ (r.a.) Uhud’da şehit düşünce, erkek kardeşi tüm mirasına el koymuş, eşine ve iki yetim kızına bir şey bırakmamıştı. Sa’d (r.a.) Medine’nin sayılı zenginlerinden idi. Hicretten sonra Muhacirlerin Ensar’la kardeşleştirildiği sırada Abdurrahman İbn Avf (r.a.)’ı kardeş edinmiş ve servetinin yarısını muhacir kardeşine vermeyi teklif etmişti. Ancak Mekke-i Mükerreme’den ticaret tecrübesi olan Abdurrahman (r.a.) bu teklifi kabul etmemiş ve çarşının yolunu göstermesini istemişti. İşte bu Sa’d (r.a.)’ın karısı Allâh’ın Rasûlüne gelerek,“Bu iki kızın babası Uhud’ta şehit oldu. Bunların amcası bütün malı aldı ve bu kızlara birşey vermedi. Bunlar ancak mal ile nikâhlanır.” dedi. Hz. Peygamber, “Bu konuda Allah hüküm verecektir.” buyurdu. Bunun üzerine Nisâ Suresi’ndeki miras ayetleri indi. Allâh’ın elçisi Sa’d’ın kardeşini çağırarak şöyle buyurdu: “Sa’d’ın iki kızına üçte iki, annelerine sekizde bir ver. Geri kalan da (asabe sıfatıyla) sana aittir.” [3]

İLK MİRAS MESELESİ

Hz. Peygamber’in bu ilk miras meselesinde şu delillere dayandığında şüphe yoktur: فَاِنْ كُنَّ نِسَاۤءً فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَ “Eğer çocuklar, ikiden fazla kız iseler, ölenin geriye bıraktığının üçte ikisi onlarındır.”[4] ve فَاِنْ كَانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُمْ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَاۤ اَوْ دَيْنٍ “Sizin çocuğunuz varsa, bıraktığınız mirasın sekizde biri hanımlarınızındır.[5] Kalanı da en yakın erkek hısım olan erkek kardeşe asabe sıfatıyla vermiş ve bu konuda şöyle buyurmuştur: ““Miras paylarını, hak sahiplerine veriniz. Kalan miktar, en yakın erkek hısımındır.”[6]

Câbir İbn Abdillah (r.a.)’ten rivayete göre, ağır bir hastalığa yakalandığı sırada Allâh’ın Rasûlü, ziyaret için Hz. Ebû Bekir’le birlikte Benî Seleme yurdundaki evine gelmişti. Cabir kendisine: “Ey Allâh’ın Rasûlü! Malımı mirasçılarıma nasıl bırakmamı emredesiniz?” diye sordu. Hz. Peygamber bu soruya cevap vermemiş, ardından Nisâ suresindeki;

يُوص۪يكُمُ اللّٰهُ ف۪يۤ اَوْلَادِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْ....ِ “Allah size çocuklarınız hakkında erkek için iki kız hissesi kadar mirası emir ve tavsiye etmektedir…” ayetleri inmiştir.[7]

Dipnotlar:

[1]. Nisâ, 4/11. [2]. Tirmizî, Ferâiz, 2; İbn Mâce, Ferâiz, 1. [3]. Tirmizî, Ferâiz, 3; İbn Mâce, Ferâiz, 2. [4]. Nisâ, 4/11. [5]. Nisâ, 4/12. [6]. Buhârî, Ferâiz 5, 7, 9, 10; Müslim Ferâiz, 2-3. [7]. Buhârî, Ferâiz, 1, 13, Vudû, 44, Tefsîr, 4/4; Merdâ, 5, Tıb, 21, İ’tisâm, 8.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları