Kısaca İddet Ne Demek?

NE NEDİR?

İddet nedir, ne anlama gelir? İslam’da iddet müddeti ne kadardır? İslam fıkhında iddet.

İddet sözlükte; belirli sayı, boşanan veya kocası ölen kadının yeniden evlenebilmek için beklemesi gereken süre anlamına gelir. Çoğulu “ıded” tir. İddet süresi çoğunlukla kadının ay hali sayısını veya ayları sayarak belirlendiği için bu sözcükle ifade edilmiştir.

KADININ İDDET SÜRESİ NE KADAR?

Kocası ölen kadının iddet süresi 4 ay 10 gün,[1] boşanan kadının iddeti, üç hayız ve temizlenme süresi,[2] gebe kadının iddeti ise her durumda doğuma kadardır.[3] Henüz âdet görmeyen kız çocukları ile menopoz dönemindeki kadınların iddeti üç aydır.[4]

FIKIHTA İDDET NE DEMEK?

Bir fıkıh terimi olarak, Hanefîlere göre evliliğin etkilerinden, geriye kalanların sona ermesi için şer’an sınırı belirlenmiş olan süre demektir. Çoğunluğa göre ise iddet; kadının gebe olup olmadığının bilinmesi veya sırf kulluk (teabbüd) için yahut kocanın ölümü yüzünden eşinin belli bir süre beklemesinden ibarettir.[5]

İddeti daha açık bir ifadeyle şöyle tarif edebiliriz: Evlliğin ölüm, boşanma veya fesih sebeplerinden birisiyle sona ermesi durumunda kadının yeniden evlenebilmek için beklemek zorunda olduğu süredir.

Eşlerin bir araya gelmediği mücerret nikâh akdi iddeti gerektirmez. Bu yüzden evllik akdinden sonra, cinsel temastan önce boşanma durumunda kadının iddet beklemesi gerekmez. Ancak eşlerin yalnız olarak başbaşa bulunmaları durumunda da (sahih halvet) bazı hükümler uygulanır. Kadının mehrin tamamına hak kazanması, iddet beklemesi, iddet nafakası alması ve başbaşa kalıştan en az altı ay sonra doğacak çocuğun nesebinin kocaya bağlanması gibi haklar bunlar arasında sayılabilir.

KUR’AN’DA İDDET

Kur’ân’da şöyle buyurulur:

“Mü’min kadınları nikahlayıp da, sonra onları cinsel temastan önce boşamışsanız, üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur.”[6]

Evllik akdinden sonra cinsel ilişkiye girmiş kadına, evlilik herhangi bir sebeple sona erince, iddet gerektiği konusunda görüş birliği vardır. Bu durumda evliliğin ölüm, boşama veya fesihle sona ermesi sonucu değiştirmez. Cinsel birleşmenin fâsit bir akitten sonra veya şüpheye dayalı olarak yapılması da sonucu değiştirmez. Hatta Şâfiîler dışında, çoğunluğa göre, eşlerin sahih halvet (başbaşa yalnız olarak kalması) durumunda da iddet gerekir.

Bu konuda genel prensip şudur: Mehrin tamamını gerektiren her boşama veya fesih durumunda iddet gerekir. Mehrin tümü veya yarısı düşen ayrılmalarda ise iddet gerekmez. Süt hısımlığı, kusur, mulâane veya din ayrılığı gibi bir nedenle ayrılma buna örnek verilebilir.

İddetin hikmeti ya kadının gebe olup olmadığının anlaşılması veya yalnız Allâh’ın emrine uyarak ecir kazanmak yahut ayrılık yüzünden yas tutmak veyahut da kocanın eşine yeniden dönüşüne fırsat vermektir. Evliliğin sona erme şekline göre bu hikmetler gerçekleşir. Her ayrılıkta gebelikten güvende olma, kocanın ölümü durumunda yas, ric’î boşamada ise kocaya dönüş fırsatı verme bunlar arasında sayılabilir.

Dipnotlar:

[1] Bakara, 2/234. [2] Bakara, 2/228. [3] Talak, 65/4. [4] Talak, 65/4. [5]. bk. Kâsânî, el-Bedâyî’, III, 190; İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, II, 823; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-­Müctehid, II, 88; Bilmen, Hukuk-ı İslâmiyye, II, 34, 35. [6]. Ahzâb, 33/49.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları