Hazreti Ömer Ordularını Uyarıyor!

İbadet Hayatımız

Hz. Ömer (r.a) sefere çıkan ordularını hangi konuda uyarıyor?

Boşnak lider ve mütefekkir Aliya İzzetbegoviç şöyle der:

“Savaş, ölünce değil düşmana benzeyince kaybedilir.”

Nitekim Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- da Azerbaycan ve Dağıstan’a gönderdiği ordularına şöyle seslenmişti:

“‒Aman sakın siz, putperestlerin giyindiği gibi giyinmeyin! Onların yediğinden yemeyin! (Onlara heves etmeyin!) Orada İslâm şahsiyetini muhafaza edin.”

EFENDİMİZ (S.A.V) UYARIYOR!

Zira hadîs-i şerifte buyurulur:

“Herhangi bir topluluğa benzemeye çalışan, onlardandır.” (Ebû Dâvûd, Libâs, 4/4031)

Biz asr-ı saâdetin fazîletli hâtıralarını yaşatmaya, onlara ihsân üzere tâbî olmaya gayret ettiğimiz müddetçe, milletçe mansur ve muzaffer idik. İdealimiz mümkün mertebe Fahr-i Kâinât Efendimiz ve mübârek arkadaşlarının fazîletlerini ihyâ edebilmek idi.

Lâkin;

Lâle Devri’nden itibaren rehâvet, dünyaya düşkünlük ve ruh plânından ten plânına çekiliş zuhûr etmeye başladı. Bunun neticesinde siyâsî ve askerî muvaffakiyetsizlikler baş gösterdi. Bu başarısızlıklar ise; meydana getirdiği aşağılık kompleksiyle, bazı kesimlerde bu sahalarda galip görünen batıya hayranlığı doğurdu.

Tarih felsefesinin kurucusu İbn-i Haldun, mağlûpların aşağılık duygusuna kapılarak galiplere hayranlık beslediğini ve onlara benzemeye çalıştığını tespit ediyor.

Tanzîmat’tan itibaren memleketimizin idareci mevkiindeki kesimlerinde batıya hayranlık başladı. Evlâtlarını hattâ kız çocuklarını Avrupa şehirlerine tahsile gönderdiler. Bu tahsilden dönenler; apoletleri Osmanlı olsa da, rûhen ve kalben Avrupalı hâle gelmişlerdi. Düşmana benzedikçe duygular da değişti. Kendi medeniyetlerinin fazîletlerini küçümseyip, onları yok etmeyi, yerine batı medeniyetinin sözde kıymetlerini koymayı mârifet sanan bir güruh ortaya çıktı.

Hâlbuki Cenâb-ı Hak; “Rasûlullâh’ın yanında bulunanlar küffâra karşı şedittir…” buyurmaktadır. (Bkz. el-Fetih, 29)

Kezâ;

Her Fâtiha’da; gazaba uğramış ve dalâlete sapmış kişilerin yolundan uzak durmamız ve ilâhî nimetlere nâil olmuş; peygamberler, sıddîklar, şehidler ve sâlihlerin fazîletli yollarında, sırât-ı müstakîmde yürümemiz telkin edilmektedir.

Öyleyse;

Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in, sahâbe-i kirâmın ve Hak dostlarının fazîletli hâtıralarını dâimâ hatırlamalı, nesillerimize örnek olarak onları takdim etmeli, hayran olup, ittibâ edilecek yegâne ve en güzel nümûnelerin onlarda olduğu hakikatini her zaman tebârüz ettirmeliyiz.

Cenâb-ı Hak, sahâbe-i kirâmın emsalsiz fazîletlerinden bizleri de nasipdâr eylesin. O rûhâniyetten hisse alabilmemizi müyesser kılsın.

Âhirzamanda gelecekleri müjdelenen, sünnet-i seniyyeye sahip çıkarak Efendimiz’in; «Kardeşlerim!» hitâbına nâil olan bahtiyarlar zümresine bizleri de Rabbimiz lutfuyla ve keremiyle, ilhak buyursun.  Âmîn!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2022 Ay: Aralık, Sayı: 214