Zaaf ve İhtiraslardan Kurtulmanın Yolu

Sorularla İslam

Bir insan, küfürde Firavun derecesinde şiddetli olsa bile, son nefesinden önce hidâyete nâil olarak bütün günahlarından arınma imkân ve ihtimâli vardır.

Şâh-ı Nakşibend Hazretleri buyurur:

“Bir sâlik, kendi nefsini Fivarunʼun nefsinden daha beter görmezse, o sâlik, yolumuzun ehli olamaz. Bu yolda varlık iddiâsından geçerek yokluğa ermek, muazzam bir iştir. Nefsini noksan sıfatı ile görmek, kolay değildir. Lâkin nefsin noksanlığını idrâk edebilmek, Hakkʼa vuslat zaferinin ipucudur.

İşte ben de bu sıfatları tahsilde, nefsimi bütün varlıkların her tabakasıyla mukâyese ettim, onu kâinattan her zerre ile tarttım. Hakîkatte her şeyi, her varlığı, her yaratığı nefsimden daha iyi ve daha hoş gördüm. Nefsimi bu denli âciz ve zavallı görmek, içimdeki her türlü kiri-pası temizledi...”

Bir insan, küfürde Firavun derecesinde şiddetli olsa bile, son nefesinden önce hidâyete nâil olarak bütün günahlarından arınma imkân ve ihtimâli vardır. Bu sebeple müʼmin, kendisini hiç kimseden üstün görmemeli, “ibâdullâhʼı istihkār”, yani “Allâhʼın kullarını hor görmek”ten, dolayısıyla da kendisinde bir üstünlük vehmetmekten titizlikle sakınmalıdır.

EN TESİRLİ İLÂÇ

Bütün zulüm, haksızlık ve ihtirasların temelinde de, nefsini başkalarından daha üstün görme, kendini nîmete daha lâyık bilme huyu vardır. Bu kötü huydan kurtulabilmek için en tesirli ilâç, herkesi ve her varlığı kendinden değerli görmek sûretiyle nefse haddini bildirmek, onun azgınlık ve taşkınlıklarına gem vurabilmektir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları, 2013