Yapay Zekanın Zararları

HAYATIMIZ

Yapay zeka insanlık için tehdit mi? Yapay zeka zararlı mıdır? Yapay zekanın zararları ve tehliklerini Emel Sözcüer yazdı.

Bütün çocuklar muhteşem bir sıra dışılıkla doğuyor. Ancak daha 3 yaşlarından itibaren aynı içerikleri izlemeye başladıkları bir zamanda yaşıyoruz.

YAPAY ZEKANIN TEHLİKELERİ

Anne meşgul olduğunda, hatta çocuk yemek yerken bile telefon elinde. Sonraki yıllarda yapay zekâ, onun bir çocuk olduğunu 2. videoyu izlediğinde anlıyor. Hangi videoları daha çok beğendiğini, ardından hangi videoyu koyacağını hesaplıyor. Yüz ve göz hareketlerini inceleyerek yarın annesinden ne isteyeceğini tahmin edip annesinin karşısına reklamını çıkartıyor. Sadece oyunlar değil, uygulamalar da akıllı telefonun tüm özelliklerini kullanarak bizden veri topluyor. 

Büyüdüğünde nelerden hoşlanacak, neler satın alacak, içki sigara, benzeri maddeler kullanacak mı, hangi rengi, hangi şarkıları seviyor, şiddet videoları neden ilgisini çekiyor, annenin telefonunun işlemcisi tarafından kaydedilerek yapay zekâya gönderiliyor. Artık çocuğun, senin istediklerini yapmayacak. Ne yapacağını senden iyi bilen yapay zekâ, onun geleceğini şekillendirecek.  

Artık o çocuk dijital dünyanın müşterisi. İstedikleri gibi kullanacaklar o müşteriyi. İster puf içirtirler, ister cinsiyet seçtirirler. Emperyalist güçler fıtrat ve biyolojik özellikleri reddeder. Cinsiyet seçiminin insanın kendisine bırakılması gerektiğini empoze ederler.  

Bunlar şimdilik abartılı gelebilir. Ama hiç şüphe yok ki yakın bir süre sonra herkes maalesef bunlara şahit olacaktır. Birçok ebeveyn çocuklarına hak ettiği değeri, ilgiyi göstermediği için, Rabbin rızasını gözetmediği, sorumluluklarını yerine getirmediği için pişman olacak. Ama geçen zaman geri gelmeyecek ve onları, ruhsal sorunları olan yetişkinler olarak gördüğümüzde her şey için çok geç olacak.  

Gençlerin ebeveynleriyle tartıştıklarında itiraz şekilleri bile internetten öğrendikleri, taklit ettikleri diyaloglara dönüştü. Hepsinin aynı tepkileri vermeleri, aynı oyunları oynamaları, aynı kutlamaları yapmaları gerekiyor. Eğer faydalı bir kitap okur ya da belgesel izlerse dalga geçiliyor. Tiktok, SnapChat, Discord, Pinterest vb. hesapları olması gerekiyor. Olmayan arkadaşlarıyla ortak dili konuşamayacak. Birçoğunun profilinde cinsiyetsiz yazıyor. Yazık ki birçok çocuk dijital bataklığa batmış. 

DİJİTAL TEHLİKELERE EN AÇIK OLAN ÇOCUKLAR

Zihni beraberlikler zamanla kalbi berberliklere yol açıyor. Kötü örnekler normalleştirilmeye çalışılıyor. Bu da çocuğun ruhsal gelişimini olumsuz etkiliyor. Merak duygusu taklit etme hissi uyandırır. Dijital tehlikelere en açık olan çocuklar, madden ve manen ihmal edilmiş çocuklardır. Bu çocuklar, dijital saldırganlar için sürüden ayrı düşmüş kuzular gibidir. 

Çocuklarımız güzellik, estetik, yardımlaşmak, koşmak, oynamak, yüzmek, spor yapmak gibi gerçek dünya değerlerine duyarlılıklarını kaybetti. Saplandıkları bataklıktan kurtulana dek, telefondan bir müddet uzaklaşan ilk çocuk, ilk kurtulan çocuk olacaktır. Olması gerektiği gibi kullanmak üzere, birbirine daha çok zaman ayırarak telefonla tekrar birliktelik sağlanabilir. 

Çocuklara telefonları verip ne izlediklerine bakmamak nasıl bir aymazlıktır, nasıl büyük vebaldir. Çocuklarımız bize emanet. En güzel şekilde korumalıyız. Pırlantalarımız, mücevherlerimiz olsa ortalığa bırakır mıyız? En güvenli yerde mi saklarız? Emanetlere sahip çıkalım. Neler izliyor, nelere maruz kalıyorlar farkında olalım. 

Bir çocuğun dijital sınırlar bakımından ebeveyn denetiminde büyümemesinin en yıkıcı zararları ergenlik döneminde görülüyor. O zamana kadar, her şeyin yolunda gittiğini düşündüğümüz birçok şeyin, aslında hiç de yolunda gitmediği gerçeğiyle yüzleşiyoruz. 

Özellikle 7 yaşından büyük bütün çocuklar, ne o çok sevdikleri denizi ne de kaydırakları görüyorlar. İki dakika oturunca sıkılıp ellerine telefonu alıp kuytu bir köşeye çekiliyorlar. Demem o ki çocuklara tatil demek telefon demek oluyor. 

Ekran başında sitelere bakarak geçirdiğimiz fazladan her dakika Facebook’a daha çok para kazandırıyor. Ekranı her kapattığımızda para kaybediyorlar. Gmail kullandığımızda Google’ın otomatik sistemleri tüm özel yazışmalarınızı tarıyor, size özel reklam profili oluşturuyor. Mesela arkadaşınıza eposta gönderip çini tabak alacağınızı yazdığınızda Gmail çini zevkinizi anlıyor, size çini tabak ürünlerine ilişkin reklamlar göndermeye başlıyor.  

YouTube için de durum aynı. Ne kadar uzun süre video izlerseniz o kadar çok para kazanıyorlar. Siz bedava izliyorum zannediyorsunuz. Derler ya “bir şeye para ödemiyorsan ürün sensin.” 

 “Nerede olsanız, O sizinle beraberdir.”(el Hadid/4) 

“Ey kulum ben seninleydim, sana şah damarından daha yakındım. Sen kiminleydin? Sorusuna muhatap olacağımızı unutmamalıyız. “Biz ona şah damarından daha yakınız.”(Kaf/16) 

Teknoloji devleri sabahtan akşama kadar bizi ekranda daha uzun süre tutmanın yollarını arıyorlar. Biz ne kadar ekran bağımlısı olursak, ne kadar ekran süremizi çoğaltırsak onlar, o kadar çok para kazanıyorlar. Geçenlerde yayımlanan veriye göre ınstagramda en fazla zaman geçiren ülkeymişiz. 

Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken denize bir şeyler atan adama rastlar. Biraz yaklaşınca adamın sahile vuran denizyıldızlarını denize fırlattığını görür. Niçin denize attığını sorar adama. Topladıklarını hızla denize atan kişi: Yaşamaları için, der. Adam bu defa: 

İyi ama burada binlerce denizyıldızı var, der. Sizin birkaç tanesini atmanız neyi değiştirir ki. Yerden bir denizyıldızı daha alıp denize atan kişi “bak onun için çok şey değişti” der. Herkesin hayatını değiştiremeyiz ama en azından bir kişinin daha iyi halde yaşamasını sağlayabiliriz. 

Dün yüzüne bakmadığımız yeşil alana bugün para ödeyerek giriyor, dün dalından toplamaya üşendiğimiz meyvelere bugün dünyanın parasını sayıyoruz. Çocuklarımızın değerlerden haberi olmadığını düşünüyorsak önce kendimize bakalım. Hangi değerimiz kaldı? 

BEN NEYİ EKSİK YAPIYORUM

Herkes “ben neyi eksik yapıyorum” diye sormalıdır kendine. Eğer kusur arıyorsak bulacağımız muhtemelen kendi kusurlarımız olacaktır. Artık sembollerin önemini anlamış olmamız gerekiyor. O nedenle çocuklara bir şey anlatırken, bir kıyafet, oyuncak alırken, çizgi film izlerken dikkatli olmalıyız. Hedefleri çocuklarımız, neslimiz. Mülkiyetsiz, cinsiyetsiz, maneviyatsız bir kukla oluşturmak istiyor küresel güçler.  

Geçenlerde yağmur yağdı. Caddede açılan şemsiyelerin çoğunluğu gökkuşağı renklerinde. Belki birçok kişi farkında olmadan bu sektörü destekliyor. Ya da önemsemiyor, “ne var bunda, her zaman kullandığımız şeyler” şeklinde yaklaşılıyor. Çünkü farkında olmadan kullanılması için yıllardan beri gözler önünde sıradanlaştırıp alıştırdılar. Renklerin, figürlerin mesajları bilinmeden kullanıldı. Kıyafet kalıpları, moda ürünler, renkler,  modeller hep küresel güçlerin çalışmalarına hizmet ediyor.  

Dilimizdeki kelimeleri bile değiştiriyorlar. Küresel güçlerin özellikle seçtiği kelimeleri gündelik hayatımızda kullanılır hale getiriyorlar; ataerkillikle mücadeleyi öne sürerek eril veya dişil anlamlı kelime ve ifadelerin dilden atılmasını öngörüyorlar. Toplumda, cinsel kimlikleri belirsizleştirme, dilde cinsiyetsizleştirme ile başlamaktadır.  

“Ailenin düzgünlüğü, toplumun şahsiyet ve haysiyetidir. Toplumlar daima iffet ve ahlakın kalesi olan ailelerle yücelmişlerdir. Cenab-ı Hakk’ın rızası, o faziletlere ve takvaya bağlıdır.”(O. Nuri Topbaş) 

Ailemiz ve çocuklarımız dijital bataklık karşısında tehdit altındadır. Türk aile yapısının birliğini sağlayan Müslüman mirasına sahip çıkarak aileyi ifsat hareketlerinden korumak hepimizin görevidir. Güzel örneklerle, kadim medeniyetimizin temelini oluşturan ahlak ve mahremiyet değerlerimize uygun geniş aile yapımızı korumak ve gelecek nesillere aktarmak hepimizin derdi ve sorumluluğudur. 

Kaynak: Emel Sözcüer, Altınoluk Dergisi, Sayı: 453