Vasi Olmanın Şartları Nelerdir?

Sorularla İslam

Kimler vasi olabilir? Vasi olmak için gerekli şartlar.

Vasînin; akıllı, ergen, hür, adaletli, ehliyetsizin işlerini yürütebilecek güç ve tecrübeye sahip olması, güvenilir ve Müslüman olması gerekir. Bu yüzden çocuk, gayrimüslim veya malı telef edeceğinden korkulan bir fâsık vasî tayin edilse hâkim bu tayini iptal ederek, ehil olanını atayabilir. Ancak bunların hâkim kararına kadar yapacağı tasarruflar geçerli olur. Diğer yandan vasî tayin edildikten sonra çocuk ergen, gayrimüslim Müslüman olsa veya fâsık tevbe etmiş bulunsa artık hâkim bunları vasîlikten azledemez.

İslâm devletinin tebealığını kabul etmiş olan ehl-i kitabın (zimmî) bir Müslümanı vasî tayin etmesi geçerlidir. Nitekim vekil tayin etmesi de böyledir. Ancak zımmînin miras malları arasında şarap veya domuz gibi Müslümanlarca değeri olmayan bir mal bulunursa, Müslüman vasînin, bunların satışını sağlamak için güvenilir bir zimmîyi vekil tayin etmesi gerekir. Bu, Hanefîlerin görüşüdür. İmam Şafi’ye göre böyle bir Vesayet sözleşmesi geçerli değildir. Çünkü din ayrılığı Müslümanın zimmîden miras almasına engel olduğu gibi, onun zimmîye vasî olmasına da engel teşkil eder. Bir zimmî ise Müslümana vasî olamaz. Onun Müslümana vasî olamayışı, kâfirin Müslüman üzerinde velâyet yetkisinin bulunmayışı yüzündendir. Çünkü zimmî bu konuda haksızlık yapma ithamı altındadır.

Kur’ân-ı Kerîm’de Müslümanların işlerini gayrimüslimlere bırakmamalarını bildiren çeşitli âyetler vardır. Bazıları şunlardır:

“Allah mü’minlerin aleyhine kâfirlere asla bir yol vermeyecektir.”[1]

“Ey îman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size kötülük etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olur. Kalplerinde sakladıkları ise daha büyüktür. Eğer dünüp anlıyorsanız, ayetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz.”[2]

“Ey îman edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost ve idareci edinmeyin. Kendi aleyhinizde Allâh’a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?”[3]

“Ey îman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları dost ve idareci edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz onlardan olur. Şüphesiz Allah zâlim topluluğu hidayete erdirmez.”[4]

Küfür ehlinden olunca en yakın hısımların bile bir mü’min üzerinde velâyet veya vesayet hakkı bulunmaz. Âyette şöyle buyurulur:

“Ey îman edenler! Eğer küfrü îmana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi dost ve idareci edinmeyin. Sizden kim onları dost ve idareci (velî) edinirse işte onlar, zâlimlerin ta kendileridir.”[5]

Diğer yandan vasînin erkek olması ve gözlerinin görmesi şart değildir. Bu yüzden kadın da küçüklerin ve akıl hastası gibi eksik ehliyetlilerin vasîsi olarak tayin edilebilir. Çünkü, o şahitlik yapma ehliyetine sahiptir. Nitekim Hz. Ömer (r.a.) kızı için Hz. Hafsa’yı (ö.41/244) vasî tayin etmiştir.[6] Hatta küçük çocuklar için annenin vasî yapılması başka kadınlardan daha uygundur.

Birden çok kişinin vasî tayin edilmesi de caizdir. Bunların birlikte veya ayrı zamanlarda belirlenmesi de mümkündür. Bu durumda iki vasîden birisi tek başına tasarrufta bulunamaz. Ancak vasî tayin edenin icazet vermesi durumu müstesnadır.[7]

Dipnotlar:

[1]. Nisâ’, 4/141. [2]. Âl-i İmrân, 3/118. [3]. Nisâ, 4/144. [4]. Mâide, 5/51. [5]. Tevbe, 9/23.. [6]. Dârimî, Vesâyâ, 41. [7]. İbn Âbidîn, age, V, 496 vd.; Zühaylî VIII, 134, 135.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları