“Şu Tarîkata Gireceğim Fakat Şu Adam Olmasa” Demek Geçerli Bir Mâzeret midir?

Tasavvuf

“Şu tarîkata gireceğim fakat şu adam olmasa” demek geçerli bir mâzeret midir? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...

Tasavvuf ve tarîkat, bir gönül ve sevgi işidir. Kalb ısınmadan bağlılık olmaz. Tabiî burada ısınmadan murâd, kalbin birinci derecede mürşide ısınmasıdır. Mürşide kalbî olarak ısındıktan sonra çevresinde hoşlanmadığı insanların bulunması mâzeret olmamalıdır. “Gülü seven dikenine katlanır” derler. Mürşide duyulan sevginin, onun çevresindekilere duyulacak nefrete engel olması beklenir. Çünkü insanların hoşlanmadığımız taraflarına katlanmak da mânevî bir görevdir. Bilmek gerekir ki bu âlemde celâl tecellîsiyle cemâl tecellîleri dâimâ birliktedir. Bakınız Niyâzî Mısrî ne güzel söylemiş:

Cemâli zâhir olsa tîz celâli yakalar ânı

Görürsün bir gül açılsa yanında hâr olur peyda.

Birtakım kimselerin varlığından râhatsız olmak, mânevî eğitim ve sabırla aşılması gereken bir eksikliktir. Çünkü seven, sevdiğinin sevdiklerini sevmek, en azından onlara katlanmak zorundadır. Bu tür soğukluk ve sevgisizliğin neden kaynaklandığına da bakmak gerekir. Çünkü çoğu zaman bu tür şeyler nefsten kaynaklanır. Soğukluk neftsen kaynaklanınca, onu aşmaya çalışmak gerekir. Ancak bu soğukluk, o kişide bulunan şer’î kusûr ve hatâlardan kaynaklanıyorsa o zaman işi dedikoduya vardırmadan kendisine veya mürşide duyurmak gerekir. Böylece kişinin içi râhat olur ve görevini yerine getirmiş olur.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları