Şeyhinin Sûretini İki Gözü Arasında Tahayyül Etmekten Kasıt Nedir?

Tasavvuf

Âdâb kitabında bulunan râbıtayla ilgili: “Şeyhinin sûretini iki gözü arasında tahayyül etmek” şeklindeki bir ibâre, zihnimde şöyle bir soru uyandırdı: “İnsanın alnı secde mahallidir. Allah’tan başkasını oraya yakıştırmak uygun olur mu?” Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...

Şeyhinin sûretini iki gözü arasında canlandırmak” ibâresinden kasdedilen, şeyhini gözünün önünde hayâl etmektir. Hattâ şeyhiyle göz göze geldiğini düşünmektir. Çünkü insanların birbirleriyle iletişimde en etkili organ gözdür. Modern psikolojide iletişimin konuşmadan çok, göz ve yüz ifâdeleriyle anlatılan sessiz mesajlarla olduğu kabûl edilmektedir. Sevgi ve şefkat dolu tebessümlü bakışların insanı ne kadar etkilediğini herkes bilir.

Mürîd, yüzünü her zaman göremediği şeyhinin sûretini gözünün önünde canlandırarak, sevgi duygusunu diri tutar. İnsanı alıcı yapan söylenen sözden çok ortamdır. Ortamı hazırlayan da bütün duyu organlarını kalbe yardımcı hâle getirecek bir yoğunlaşmadır. Eşrefoğlu’nun: “Dil dudak deprenmeden sözden anlayan gelsin” sözü, ortamın iletişimdeki etkisini gösterir. Yoksa şeyhin iki göz arasında hayâl edilmesi, secde mahalli olan alna bir beşerin yerleştirilmesi demek değildir. İnsan olaya nasıl bakarsa öyle görür ve ona göre sonuçlar çıkarır. Bunlar genellikle râbıtanın şirk olduğunu isbâta soyunmuş kimselerin kasıtlı beyânlarının insanlarda bıraktıkları izlerdir.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları