Şafii Mezhebine Göre Zekatı Verilecek Malda Aranan Şartlar Nelerdir?

Zekat

Şafii mezhebine göre zekatı verilecek malda aranan şartlar nelerdir?

Şafi mezhebi; İmam Şafi’ye (r.a) nisbet edildiği için bu adla anılmıştır.  Şâfi mezhebinin kurucusu sayılan İmam Şafi (r.a) 767 (Hicri 150) yılında Gazze şehrinde (Filistin) doğdu. 

Şafi mezhebi önce Mısır’da sonra kısmen Suriye, Yemen, Irak ve Mâverâünnnehir’de yayıldı. Günümüzde Irak, Suriye ve Anadolu’nun güney ve doğu bölgelerinde Şafi mezhebi yaygındır.

ZEKATI VERİLECEK MALDA ARANAN ŞARTLAR NELERDİR?

  1. Malın, üreyip artan cinsten olması: Malda üreme ve artma iki türlü olur:

Birincisi: Koyun, keçi, sığır gibi hayvanlarla ticaret mallarındaki çoğalma olup, buna gerçek üreme denir. Hayvanlar, yavrulamak; ticaret malları ise dünya tarihinde günlük hayattaki emtia fiyatlarının artması suretiyle çoğalırlar.

 Ticareti yapılmayan at, eğitilmiş köpek, süt ve bal zekâta tâbi de­ğildir.

İkincisi: Altın, gümüş ve para gibi geçerli ve kıymetli varlıklardaki üreme olup buna da hükmî üreme denir. Döviz de bunlara dâhildir. Altın, gümüş, para ve döviz, adet (sayı) olarak artmazlar; ancak dünya piyasasında uzun yıllar içinde genelde değer kazanırlar. Sürekli alınıp satılmadıklarından altın ve gümüş dışında kalan inci ve pırlanta gibi mücevherler zekâta tâ­bi değildirler.

Taşınır veya taşınmaz mallardan gelir getirmekte olanlar da üreyen mal kabul edilir. Bunların kendileri değil, gelirleri zekâta tabidir. Mesela; ticarî taksinin, nakil araçlarının gelirlerinden; kiraya verilmiş ev veya iş yerinin alınan kirasından; arazinin ürününden zekât verilir.

Ticârî amaç için satımı veya kira geliri düşünülmeyen ev, arsa, dükkân, makine, alet, araba... gibi yatırım için elde tutulmayan mallar ile sanat aletleri ve ilim kitapları zekâta tâbî değillerdir.

  1. Malın üzerinden bir yıl geçmiş olması: Nisap miktarına ulaşmış olup, artmaya elverişli bulunan malın üzerinden tam bir kamerî yıl geçmedikçe o mala zekât gerekmez. Nisabın bütün sene boyunca bulunması gerekir. Bir mal sene içinde nisabın altına düşerse, ona zekât vâcip olmaz. Hanefi mezhebine göre, yıl ortasında meydana gelen azalma dikkate alınmaz ve zekâtın verilmesine engel oluşturmaz.

Üzerinden bir kamerî yıl geçen malın zekâtı, yıl sonundaki miktarına göre verilir. Mesela; bir kimsenin koyunları olsa ve Ramazan’ın beşinci günü 40 koyuna ulaşsa bir sene sonra yine Ramazan’ın beşinde 121 koyunu olsa, 121 koyun üzerinden (2 koyun) zekât verilir.

Nakit para, altın, gümüş ve ticaret malları ile sâime hayvanlarda zekât vermek için bir yıl geçme şarttı aranır. Madenler, defineler, zâhire ve meyvelerde yıl geçme şartı aranmaz. Madenler, ocaktan çıkarılınca; defineler bulununca; zâhire ve meyveler de hasat edilince zekâtları verilir.

  1. Malın mülkiyette olması: Bir malın zekâta tâbi olması için bir şahsın mülkiyetinde olması gerekir. Zekâttaki tam mülkiyet şartı ile ilgili olarak, fakîhler şu açıklamaları yapmışlardır:
  • Özel mülkiyet içinde olmayan, çölde kendiliğinden yetişip büyüyen ekini biçen kişilerin zekât vermeleri gerekmez.
  • Mükâteb (anlaşmalı) olan köle, tam mülkiyete sahip olmadığı için elindeki malların zekâtını vermekle mükellef değildir.
  • Kaybolan, gasb edilen ve inkâr edilen malın zekâtı, tahsil edildikten sonra verilir.
  • Bir kişi başkasından borç para alır; bu para elindeyken üzerinden bir se­ne geçerse, elindeki bu paranın zekâtını vermesi gerekir. Çünkü borç olarak da alınmış olsa, bir kişinin yanında tam bir sene müddetle duran bir para ve­ya mal, o kişinin tam mülkü gibi olur.
  • Başkasında alaca­ğı bulunan bir kimsenin bu alacağı ister tek başına ister diğer servetiyle birlikte nisaba ulaşıyorsa üzerinden bir yıl geçtiğinde, zekâtını vermesi gerekir.
  • Borcu tahsil etmek, zekâtın şartlarından değildir. Tahsil zamanı henüz gelmemiş olan alacağın zekâtı, ileride tahsil edilecekse verilir. Ancak borçlu fakir olduğu veya inkâr ettiği için tahsil edilemeyecek alacağın zekâtının hemen verilmesi gerekmez. Bu tür alacakların zekâtı, tahsil edildiği zaman verilir.
  • Bir yıldan daha uzun süre geri ödeme yapılmadığında, bu durumda kişi, başkasından alacaklı olduğu altın, gümüş, para veya ticaret eşyası­nı tahsil ettiği zaman, geçmiş yılların da zekâtını vermelidir. Ama başkasından alacaklı olduğu şey hayvan yahut gıda maddeleri ise, bunlar için geçmiş yıllara yönelik ze­kât vermesi gerekmez.
  • Alacaklının bir fakirde bulunan alacağını tahsil etmeden zekâtına mah­sup etmesi caiz değildir.
  • Bir kimseye ait olduğu halde elinden çıkan ve bir daha eline geçme ihtimali olmayan mallardan zekât vermek gerekmez. Denize düşüp çıkarılamayan mallar, kırda saklanıp yeri unutulan paralar, inkâr edilen ve isbatı mümkün olmayan alacaklar böyledir. Ancak bunlar, günün birinde elde edilirse, mal kişinin mülkiyetinde olduğundan eski yıllarında da zekâtlarını vermek gerekir.
  • Hırsızlık, gasp, rüşvet gibi yollarla kazanılan haram mal için zekât verilmez. Böyle bir mal, sahibi biliniyorsa ona iade edilir. Bilinmiyorsa fakirlere tasadduk edilir. Helal olan mala, haram mal karışıp bunu ayırmak mümkün olmazsa, hep­sinin zekâtını vermek gerekir.
  • Zekât vermekle mükellef bir kişi, verme imkânı bulduğu halde verme­den ölürse, vermesi gereken miktar, terekesinden ödenir. Sağlığında verme imkânı bulduğu halde vermediyse günahkâr olur. Ölüm sebebiy­le zekât yükümlülüğü ortadan kalkmaz.

Kaynak: Hasan Serhat Yeter, FIKIH 1 (Şafii Mezhebi), 2017