Râbıtaya Niçin İhtiyaç Duyulmuştur?

Tasavvuf

Râbıtaya niçin ihtiyaç duyulmuştur? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...

Râbıtaya somuttan soyuta geçmek için ihtiyaç vardır. İnsanoğlu doğrudan: “Her nerede bulunursa bulunsun Allah’ın huzûrunda olduğu” duygusunu canlı tutabilmede zorlanmaktadır. Buna muktedir olabilenler için râbıtaya zâten ihtiyaç yoktur.

Râbıta müsbet ilim ve psikolojik açıdan ele alınabilecek tabiî ve fıtrî bir değerdir. Çünkü râbıta bir bakıma başkalarına benzeme ve taklid arzusunun tezâhürüdür. Çocuklukta anne babayı taklidle başlayan, öğretmen ve model şahsiyetleri taklidle gelişen insandaki benzeme duygusu fıtrîdir. Her insanın hayâtında bunun belli bir yeri vardır. Burada benzeme ve taklidle kasdedilen, gelip geçici hevesler türünden benzeme değil, aynîleşmedir. Zîrâ basit taklidler gelip geçicidir. Onlara fantezi demek belki daha uygun olur.

Aynîleşme taklidin ileri derecesidir. Aynîleşmede önce benimseme, sonra alışkanlık hâline getirme söz konusudur. İnsan karakteri başkalarının yaptıklarını aynen yapmak sûretiyle farkına varmadan bir biçim kazanır. Kişinin şahsiyetinin dokunmasında sevdiğinin tavırları, önemli bir etki görür. Çünkü insan sevdiklerini önyargısız ve peşin hükümsüz benimseyerek onlarla aynîleşir. Psikolojide buna aynîleşme/identification denir.

Aslında güçlü şahsiyetler dâimâ diğerleri için ilhâm kaynağıdır. İnsanlar dehâ düzeyindeki yüksek zekâlara hayran olmakla birlikte karakter sâhibi güçlü şahsiyetlerin peşinden giderler. Bu tür güçlü şahsiyetler, etrafındaki insanları bir mıknatıs gibi çekip etkiler, ardınca sürükler. Râbıta böyle psikolojik bir duygu ve etkileşim aracıdır. Râbıtayı tam anlamıyla bilmeyenler onu muhdes bir ibâdet tarzı sanıp hemen şirk ya da başka damgalarla yaftalarlar. Râbıta ne bir ibâdet tarzıdır, ne de muhdes bir şey. Sâdece “el-mahabbetü’r-râbıta” adından da anlaşıldığı gibi bağlayıcı bir sevgidir.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları