Rabıta Gizli Şirk midir?

Tasavvuf

Râbıtanın gizli şirk olduğuna dâir îtirâzlar var. Râbıtanın yanlış anlaşılmasında uygulanış ve algılanışının etkisi olmuş mudur? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...

Râbıta, Allah ile kul arasına üçüncü bir şahsı (şeyhi) sokarak irtikâb edilmiş bir şirk değil, aksine mürîdin, önüne ve yanına sunulmuş model şahsiyete benzemesi, kalıp ile olan beraberliğini kalb ile sürdürmesi olayıdır.[1] Râbıtanın şirk oluşu ile ilgili değerlendirmeler genellikle yanlış uygulama ve algılamalarla ilgilidir. Râbıta tabiî ve fıtrî bir olay olmanın ötesinde ibâdetlerde tamamlayıcı bir unsur gibi görülünce, râbıta yapılan şahsın kul ile Allah arasında üçüncü ve aracı bir şahsiyet olduğu düşüncesi gündeme gelmiştir.

İnsanların dünyâ işleriyle olan bağlantıları sebebiyle dünyâyı düşündüklerinde şirk koşmuş oldukları hatıra gelmezken Allah’ı hatırlatan bir Allah adamının düşünülmesi sırasında niçin şirk koşmuş olacağını anlamak zordur. Allah’a koşulan şirk ile kasdedilen insan kalbinde meydana gelen değişimdir. Allah Rasûlü, Allah için birbirini sevenlere, birbirleriyle ziyâretleşenlere ve tasaddukta bulunanlara Allah’ın sevgisinin hak olacağını haber vermektedir.[2] Böyle bir müjde bile Allah adamlarına duyulacak kalbî sevgi bağının Allah ile ilişkiyi pekiştireceğini gösterir. Oysa ki dünyâ işi Allah sevgisinden çok dünyâ sevgisini pekiştirir.

Takdîmdeki birtakım eksikliklerle uygulamadaki farklılıklar, râbıtayı tartışmalı bir konu hâline getirmiştir. Oysa fıtrî anlamıyla düşündüğünüz zaman râbıtasız insan yoktur. Herkesin bir râbıtası vardır. Çünkü her yiğidin gönlünde bir aslan yatar.

Dipnotlar:

[1].       Yılmaz, Anahatlarıyla Tasavvuf ve Tarîkatlar, s. 364-371. Ayrıca Altınoluk dergisi Nisan 1996 sayısında çıkan “Râbıta” makâlemize de başvurulabilir.

[2].       Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 229. Ayrıca bkz. Müslim, Birr, 37; Tirmizî, Zühd, 53/2390.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları