Peygamberimize Suikast İçin Giden Müşriğin Sonu

İbadet Hayatımız

Peygamber Efendimizi (s.a.v) öldürmek için Mekke'den zehirli kılıçla yola çıkan müşriğin Medine ulaştıktan sonra yaşadıkları, suikast için gelen müşriğin sonu...

Umeyr bin Vehb, Kureyş müşriklerinin cin fikirlilerinden ve kahramanlarından idi. Mekke’de Allah Rasûlü’ne ve ashâbına pek çok eziyetler etmişti. Oğlu Vehb, Bedir’de esir alındı. O üzüntülü günlerinden birinde Umeyr, Kâbe’nin Hıcr kısmında Safvân bin Ümeyye ile oturup Bedir’de kuyuya atılanları ve uğradıkları musîbetleri anlatınca Safvân bin Ümeyye:

“–Vallâhi onlar bu hâle geldikten sonra hayatta kalmanın bir mânâsı yok!” dedi.

Umeyr:

“–Vallâhi doğru söyledin! Eğer borcum ve benden sonra açlıktan ölmelerinden korktuğum çoluk çocuğum olmasaydı, muhakkak gider Muhammed’i öldürürdüm. Hem benim için onların kabul edeceği bir bahane de var; «Esir olan oğlum için geldim.» derim. Duyduğuma göre O çarşılarda da dolaşıyormuş” dedi.

Umeyr’in bu sözleri Safvân’ı sevindirdi:

“–Borcun bana âittir. Senin adına ben öderim! Çoluk çocuğuna da kendi çoluk çocuğumla birlikte, sağ oldukları müddetçe bakar, geçimlerini en güzel şekilde sağlarım!” dedi.

Bunun üzerine Umeyr, kılıcını iyice biledi ve zehirletti. Safvân da bineğini ve yolluğunu hazırlattı.

Umeyr yola çıktı. Uzun bir yolculuktan sonra Medîne’ye gelip Mescid’in kapısında durdu, devesini bağladı ve kılıcını kuşandı. Ömer (r.a) onu görünce:

“–Bu Allah düşmanı Umeyr’dir! Vallâhi ancak şer için gelmiştir! Aramızı bozan, Bedir günü de Kureyşliler için sayımızı tahmin eden o değil miydi?” dedikten sonra Allah Rasûlü’nün yanına girdi:

“–Yâ Rasûlallah! Şu Allah düşmanı Umeyr kılıcını kuşanmış gelmiş!” dedi.

Efendimiz (s.a.v):

“–Onu benim yanıma gönder!” buyurdular. Ömer (r.a) geri geldi. Onun boynundaki kılıcın kayışını sımsıkı tuttu. Ensâr’dan yanında bulunan kimselere de:

“–Rasûlullah’ın yanına girip oturunuz ve kendisini bu habîsten koruyunuz! Çünkü o, güvenilir bir kimse değildir!” dedi.

Efendimiz ise:

“–Ey Ömer, onu serbest bırak! Sen de ey Umeyr, bana yaklaş!” buyurdular ve ardından Umeyr’e niçin geldiğini sordular. Umeyr:

“–Esir aldığınız oğlum için geldim! Onun hakkında ihsanda bulununuz!” dedi.

Allah Rasûlü (s.a.v):

“–Öyle ise şu kılıcın boynunda işi ne?!” diye sordular.

Umeyr:

“–Allah kılıçların belâsını versin! Onların bize ne faydası oldu ki?” dedi.

Rasûlullah (s.a.v) tekrar:

“–Bana doğruyu söyle, sen buraya niçin geldin?” diye sordular.

Umeyr:

“–Ben, başka bir şey için değil, sâdece elinizde esir olan oğlum için geldim!” dedi.

Efendimiz (s.a.v):

“–Senin Hıcr’de Safvân’a koştuğun şart ne idi?” diye sorunca, Umeyr korktu ve:

“–Ben ona ne şart koşmuşum ki?” dedi.

Rasûlullah (s.a.v), onların konuşmalarını kelimesi kelimesine nakledip:

“–Allah, yapacağın işle senin arana girdi, sana mânî oldu!” buyurdular.

Bunun üzerine Umeyr:

“–Ben şehâdet ederim ki, Sen muhakkak Allah’ın Rasûlü’sün! Yâ Rasûlallah! Biz semâdan gelen haber ve Sana inen vahiy husûsunda Sen’i yalanlardık. Bu işte, benden ve Safvân’dan başka kimsenin haberi yoktu. Vallâhi bunu Sana ancak Allah haber vermiştir! Beni İslâm’a hidâyet eden ve buraya getiren Allah’a hamd olsun!” dedikten sonra şehâdet getirdi. Bunun üzerine Allah Rasûlü:

“–Kardeşinize dînini iyice anlatınız! Kendisine Kur’ân okuyup öğretiniz! Esîrini de serbest bırakınız!” buyurdular.

Allah Rasûlü’nün buyruğu derhâl yerine getirildi. Umeyr:

“–Yâ Rasûlallah! Ben, Allah’ın nûrunu söndürmeye çalışan ve müslümanlara şiddetle işkence yapan birisi idim. Müsâade edersen Mekke’ye gidip Mekkeli müşrikleri Allah’a, Rasûlü’ne ve İslâm’a dâvet edeyim! Umulur ki Allah onlara hidâyet nasîb eder” dedi. Rasûlullah (s.a.v) de ona izin verdi.

Bu esnâda Safvân bin Ümeyye, olup bitenlerden habersiz, Mekkeli müşriklere:

“–Birkaç gün içinde gelecek olan haberle sevineceksiniz. O size Bedr’in acısını unutturacak!” diyor, gelen kâfilelerden haber sorup duruyordu. Nihâyet bir süvârî ona Umeyr’in müslüman olduğunu bildirdi. Bütün ümitleri suya düştü. Yüzü gülmez oldu.

Umeyr bin Vehb (r.a), Mekke’ye gelince insanları İslâm’a dâvet etmeye koyuldu. Kendisiyle mücadele etmeye kalkanlara ise hadlerini bildirdi. Onun sâyesinde birçok insan müslüman oldu. Hz. Umeyr bir gün Kâbe’nin yanında Safvân bin Ümeyye ile karşılaştı ve ona:

“–Sen büyüklerimizden birisin! Bizim taşlara taptığımızı ve onlar için kurbanlar kestiğimizi görmüyor musun? Bu mudur din? Ben şehâdet ederim ki, Allah’tan başka ilâh yoktur! Muhammed de Allah’ın kulu ve Rasûlü’dür!” dedi. Safvân ona bir kelime bile söyleyemedi, öylece sustu kaldı.[1]

[1] Bkz. İbn-i Hişâm, II, 306-309; Vâkıdî, I, 125-128; İbn-i Sa’d, IV, 199-201; Heysemî, VIII, 284-286; İbn-i Hacer, el-İsâbe, III, 36.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Mescid-i Nebevi'den 111 Hatıra, Erkam Yayınları