Osman Gazi'nin Rüyası

Kıssâlar

Devlet-i Âl-i Muhammedî olan Osmanlı Devleti’nin ilk sultanı Osman Gazi'nin rüyasını Şeyh Edebali Hazretleri yorumluyor.

Babası Ertuğrul Gâzi, hayatı boyunca hocası ve mürşidi Şeyh Edebali Hazretleri’ni kendine rehber edinmiş, onun mânevî terbiyesi ile kemâl sahibi bir aşîret reisi olmuştu. Bu sebeple oğlunun da onun terbiyesi altında yetişmesini çok arzu ediyordu. Osman Gâzi de sık sık Edebali Hazretleri’ni ziyaret ediyor, duâsını alıyordu.

ÇINARIN DALLARI ÜÇ KITAYA YAYILIYOR

Şeyh Edebali’nin evinde misâfir kaldığı bir gece Osman Bey, rûhuna sükûnet veren, nefsinin çırpınışlarını dindiren sohbetin huzuru içinde heyecan dolu anlar yaşamıştı. Bir rivâyete göre, kendisine yatması için gösterilen odanın duvarında asılı bir Kur’ân-ı Kerîm olduğu için ayağını uzatmayıp oturduğu yerde kıvrılarak tatlı bir uykuya daldı.

Rüyâsında, Şeyh Edebali’nin göğsünden çıkan ve giderek hilâl şeklini alan Ay’ın, bir ucunun kendi göğsüne girdiğini ve kendisi ile Şeyh Edebali Hazretleri arasından çıkan bir fidanın çınar hâline geldiğini ve bu çınarın dallarının üç kıt’aya yayıldığını ve birçok milleti gölgesi altına aldığını gördü. Bu topraklarda haşmetli kule ve kubbeler üzerinde Ezân-ı Muhammedî okunuyor; bülbüller Kur’ân-ı Kerîm tilâvet ediyorlardı. Semânın görülebilen her yeri gülşen olmuştu.

OSMAN GAZİ, RÜYASINI ŞEYH EDEBALİ HAZRETLERİNE ANLATIYOR

Osman Bey, rüyâsında bu güzel manzaraları büyük bir hayranlıkla seyrederken, âniden bir ceylanın ortaya çıktığını gördü. Batıya doğru kaçmaya çalışan ceylana ok atmak üzere nişan alırken uyandı.

Abdest aldı. Müsâade alarak Şeyh Edebali’nin huzûruna girdi. Rüyâsını anlatmaya başladı. Anlattıkça şeyhin yüzünde tatlı tebessümler beliriyor, gözleri nûrânî bir ışık ile parlıyordu. Zira Edebali Hazretleri, kalp gözüyle bu rüyânın sırrını çözmüştü. Osman Bey susunca, Şeyh, başını kaldırdı; gözlerinin içine bakarak, yumuşak ve âhenkli sesi ile konuşmaya başladı:

“–Oğlum! Gâibi ancak Allah bilir. Lâkin gördüğün bu rüyâda dolu dolu hayır vardır. Cenâb-ı Hak sana ve soyuna saltanat nasîb edecektir. Dün­ya, oğullarının himâyesine girecektir. Benim zürriyetimden bir kız ile evleneceksin. Bu izdivaçtan doğanlar, senin kuracağın ve giderek büyüyecek olan büyük bir devletin başına geçeceklerdir. Bu devlet de Batı’ya doğru genişleyecektir...”

AŞIKPAŞAZÂDE'NİN ŞİİRİ

 Âşıkpaşazâde, Edebali Hazretleri’nin Osman Gâzi’ye söylediği bu sözleri şöylece şiirleştirmiştir:

Hidâyet menzili nîmet senindir,

Ezelî tâ ebed devlet senindir.

Duâlar, nesline erden senindir,

Döşene sofralar dâvet senindir...

Neseb ve nesil ile bürhân senindir,

Cihânda olan devrân senindir;

Ki ins ü cinne hem fermân senindir...

Şeyh Edebali’nin tâbir ettiği rüyânın üzerinden uzun bir zaman geçmeden Osman Bey, Şeyh’in kızı Mal Hatun ile evlendi. Bu izdivaç, iktisâdî kuvveti ve fütüvvet erbâbını Osman Gâzi’nin etrafına topladı. Altı yüz küsûr sene dün­yayı hidâyet ve i‘lâ-yı kelimetullâh (Allâh’ın dînini yüceltmek) cehdiyle nûrlandıracak nizâm-ı âlemi sağlayacak devletin, maddî temeli atılmış oldu.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Osmanlı, Erkam Yayınları