Nikahın Sıhhat Şartları

Cemiyet Hayatımız

İslam hukukuna göre nikah akdinin sıhhat şartları nelerdir?

Rükünlerine uyularak akdedilen bir nikâhın, sonuçlarını meydana getirebilmesi için “sahih” olması gerekir. Bu da, İslâm’ın belirlediği sıhhat şartlarının bulunması ile gerçekleşir. Aksi halde, eksikliğin durumuna göre nikâh “bâtıl” veya “fâsid” olur.

EVLİLİĞİN SIHHAT ŞARTLARI

Evliliğin geçerli olması için bulunması gereken sıhhat şartları şunlardır:

1- Evlenecek Eşler Arasında Bir Evlenme Engelinin Bulunmaması:

Eşlerin, nikâh akdi sırasında evliliğe mahal olması gerekir. Bu yüzden kadının nesep, süt veya sıhrî hısımlık gibi bir nedenle erkeğe haram olması durumunda, nikâh batıl olur. Bir mümin erkeğin kız, kız kardeş, anne, kardeşin kızı, hala, teyze gibi nesep hısımları veya süt anne, süt kardeş gibi süt hısımları yahut eşinin annesi veya kızı gibi sıhrî hısımları ile evlenmesi ebedî olarak caiz değildir.

Diğer yandan kadının başka birisi ile evli olması veya iddetli bulunması gibi durumlarda evlenme engeli geçici olur. Kadın boşanıp iddetini bitirince onunla evlenmek mümkün ve caiz olur. Evlilik bir dış etkenden dolayı sahih olmazsa “fâsit” adını alır. Cinsel birleşme olursa bazı sonuçlar meydana gelir.

2- İcap ve Kabulün Süreklilik Bildiren Bir Üslupla İfade Edilmesi:

Evlilik sırasında icap ve kabul geçici değil, süreklilik bildiren bir üslupla ifade edilmelidir. Evlilik “bir ay” veya “bir yıl” gibi belirli bir süre ile yapılmışsa nikâh akdi batıl olur. Erkeğin kadına, “Bir ay süre ile senin cinsel yönlerinden yararlanayım” veya “Seni bir ay veya bir yıl süreyle yahut bu beldede oturduğum sürece kendime nikâhladım” dese, kadın bu teklifi kabul edince, birincisine “mut’a nikâhı”, ikincisine ise “geçici (muvakkat) nikâh” denir. Bu gibi nikâh akitleri süreklilik ifade etmediği için geçerli olmaz.

3- Evlilik Akdi Sırasında İki Şahidin Bulunması:

Evlilik geleceğe ait hak ve sorumluluklar doğuran bir müessese olduğu ve haramı helâlden ayırdığı için, bunun topluma açıklanması, gizli kalmaması ve belirli şahitlerle belgelenmesi gerekli görülmüştür. Bu yüzden veli dışında iki şahit bulunmadıkça nikâh akdi sahih olmaz. Delil âyet ve hadislerdir.

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Erkeklerinizden iki şahit tutun. Eğer iki erkek olmazsa, o durumda razı olacağınız şahitlerden bir erkekle iki kadın yeter.[1] Âyet, ticaretle ilgili olmakla birlikte evlilik akdini de kapsamına alır. Akitlerde şahit, genellikle anlaşmazlık durumunda tarafların haklarını korumada ispat kolaylığı sağlar. Evlenme akdi de eşlerin lehine ve aleyhine hukukî sonuçlar meydana getiren bir akittir. Mehir, nafaka yükümlülüğü, nesebin sabit olması, sıhrî hısımlığın doğması bunlar arasındadır. Diğer yandan evlilik akdinin topluma ilan edilerek yapılması ve şahitlerin bulunması evlileri zina töhmetinden korur.

1) Evlenme şahidinde aranan nitelikler:

Evlenmede şahidin fonksiyonu, evlenmeye ilişkin icap ve kabulü işitmek ve anlamaktan ibarettir. Bunun için şahitlerin aynı yerde ve birlikte bulunmaları gerekir. Ayrı ayrı yerlerde veya aynı yerde olmakla birlikte, birbiri ardından evlenme iradelerine şahit olan kimselerin şahitlikleri geçerli sayılmaz.

Şahitte aranan nitelikler şunlardır:

  1. Şahit akıllı ve ergen olmalıdır. Akıl hastası veya küçük çocukların şahitliği yeterli değildir.
  2. Şahitlerin iki erkek veya bir erkek iki kadın olması gerekir. Tek şahitle nikâh geçerli olmaz. Çünkü hadiste “Bir velî ve iki adaletli şahit olmadıkça nikâh olmaz.” buyurulmuştur.[2]

İmam Şafi’ye göre yukarıdaki şahitlerle ilgili âyet nikâh akdini kapsamaz. Kısasta ve diğer şer’î cezalarda olduğu gibi, nikâhta her iki şahidin erkek olması şarttır. Hanbelî ve Mâlikîler de aynı görüştedir.

Hanefîlere göre, kadınlar nikâhta taraf oldukları gibi, bir erkek için iki kadın olmak üzere şahitlik yapabilirler. Bunların şahitlikleri yalnız had ve kısas davalarında unutma veya etkin acıma duygusuna sahip olmaları sebebiyle kabul edilmez. Çünkü hadler şüphe ile düşer.[3]

  1. Müslüman olmalıdır.

İki tarafın Müslüman olduğu bir evlenmede her iki şahidin de Müslüman olması gerektiğinde görüş birliği vardır. Çünkü gayrimüslimin Müslüman üzerinde velâyet hakkı yoktur.[4]

Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf’a göre, iki taraf veya yalnız kadın ehl-i kitaptan olursa şahitler de ehl-i kitaptan olabilir.

  1. Çoğunluk fakihlere göre, görme yeteneği şart olmayıp, işitme ve anlama yeteneğinin bulunması gerekir. Bu nedenle şahidin nikâh akdinde konuşulan sözleri anlaması gerekir. Çünkü şahitliğin amacı budur. Aksi halde şahit, bir söz kesme veya nişan merasimini nikâh akdi sanabilir. Bu da toplumda yanlış anlamalara neden olur.
  2. Şahitler evlenecek kimselerin usûl, fürû veya diğer hısımlarından olabilir. Buna göre, ana, baba, dede ve nine ile, eşlerin oğul veya kızları nikâhta) yukarıda belirtilen niteliklere sahip iseler- şahit olabilirler. Çoğunluğa göre bu hısımlardan birisi veli olarak akde katılıyorsa şahit sayılmaz.[5]
  3. Hanefîlere göre, şahitlerin adaletli olması şart değildir. İki fâsık şahidin şahitliği de yeterlidir. Çünkü fâsık veli olmaya ehildir. İmâmiyye Şiâsı da bu görüştedir. Hatta İmâmiyye mezhebine göre, nikâhta şahit bulundurma, akdin sıhhat şartı değil, menduptur. Onlar sürekli nikâhta şahit bulundurma, ilan ve açığa vurmayı müstehap sayarlar. En sağlam görüşe göre, kadın reşid, ergen olunca iki şahit ve velinin hazır bulunması şart değildir.[6]

Hanefîler dışındaki çoğunluğa göre, fâsığın şahitliği ile evlilik akdi sahih olmaz. Çünkü, Hz. Peygamber “Bir veli ve iki adaletli şahit bulunmadıkça evlilik olmaz.[7] buyurmuştur. Ancak İmam Malik’e göre, adaletli şahit bulunmazsa ahlakî durumu bilinmeyen kimse nikâhta şahitlik yapabilir.[8]

2) Gizli nikâhın hükmü:

Dışarıda açıklanmamak üzere gizlice yapılan nikâh akdi caiz değildir. Ancak nikâh akdi şahitlerin önünde yapılıp da, sonradan şahitlere bunu gizlemeleri ve dışarıda açıklamamaları tavsiye edilse, bu evlilik gizli yapılmış sayılır mı?

Ebû Hanîfe ve İmam Şâfi’ye göre böyle bir evlilik gizli yapılmış sayılmaz. Çünkü şahitlere sonradan yapılacak gizli tutma tavsiyeleri nikâh akdine zarar vermez.[9]

İmam Mâlik ise evliliğin topluma ilânını bir şart olarak kabul ettiği için, gizli yapılan veya şahitlerden gizlemeleri istenen bir nikâhı geçerli saymaz.

İmam Malik gizli nikâhı şöyle tarif eder: Kocanın şahitlerden nikâh akdini, daha önce evli ise önceki karısından veya ev halkı bile olsa diğer insanlardan gizlemelerini istediği nikâhtır.

Hanbelîlere göre ise gizli tutma tavsiyesi nikâhı geçersiz kılmaz. Evliliği veli, şahitler ve eşler gizlese de bu geçerli olur, fakat böyle bir gizleme mekruhtur.[10]

Diğer yandan İbn Ebî Leylâ, Ebû Sevr ve Ebûbekr el-Esamm’a göre evlilikte şahit bulundurmak şart değildir. Bu fakihlerin dayandığı delil aşağıdaki ayetlerin genel anlamıdır:

“Kadınlardan hoşunuza gidenleri nikâhlayın...” [11]

“İçinizden bekâr olanları, köle ve câriyelerinizden elverişli olanları evlendirin.”[12] Onlar bu konudaki hadisleri, âyetlerin mutlak anlamını sınırlayacak güçte görmemişlerdir.

Ancak çoğunluk müctehitler bu görüşü reddetmiş ve nikâhta şahitten söz eden hadislerin meşhur olduğunu ve âyetlerin mutlak anlamını sınırlayacak güçte bulunduğunu söylemişlerdir.[13] Bir İslâm toplumunda kimin kiminle evli olduğu bilinirse, kişiler zina töhmetinden korunmuş olur.

4- Evlilikte Rıza ve İhtiyarın Bulunması:

Evlilik bir erkekle kadının ömür boyu birlikte yaşama ve hayatın iyi ve kötü yanlarını birlikte omuzlama ilkesine dayandığı için, başlangıçta karşılıklı rızanın bulunması asıldır. Evlenecek olanların rızasının bulunmadığı bir nikâh geçerli olmaz. Bu yüzden eşlerden birisi ölüm, şiddetli dayak veya uzun süreli hapis korkusu altında evliliğe zorlansa böyle bir nikâh fâsit olur.

Nitekim hadiste şöyle buyurulmuştur: “Allah Teâlâ, ümmetimden yanılma, unutma ve zorlandıkları şeyin hükmünü kaldırmıştır.” [14]

Hz. Âişe, zorla evlendirilen bir kızla ilgili olarak Allâh’ın Rasûlü’nün uygulamasını şöyle anlatır: “Ensar’dan Hıdâm’ın kızı el-Hansâ Hz. Âişe’ye gelip; “Babam aile şerefini artırmak için, beni kardeşinin oğlu ile evlendirdi. Ben ise bu evliliği istemiyorum.” dedi. Âişe de ona; “Resûlullah gelinceye kadar bekle.” dedi. Hz. Peygamber gelince Âişe ona durumu anlattı. O da kızın babasını çağırdı ve kadına seçme hakkı verdi. Bunun üzerine kadın şöyle dedi: Ey Allâh’ın elçisi! Babamın aktettiği nikâhı kabul ettim. Fakat bu davranışımla kadınlara, babalarının evlilikte böyle bir yetkisi bulunmadığını bildirmek istemiştim.”[15]

Hanefîlere göre zorlanan kimsenin nikâhı ve boşaması geçerli sayılmıştır. Çünkü zorlananın her ne kadar rızası yoksa da kasıt ve tercihi vardır. Bu da, şaka ile bir muamele yapana benzer.

Hadiste şöyle buyurulmuştur: “Üç şeyin ciddisi de ciddi, şakası da ciddidir. Nikâh, talak ve cayılabilir boşamada eşine dönme.”[16]

1917 tarihli Osmanlı Hukuki Aile Kararnamesi, Şâfi mezhebinin görüşünü esas alarak, zorlanan kişinin nikâhını fâsit saymıştır.[17]

Dipnotlar:

[1] Bakara, 2/282. [2] Ebû Dâvûd, Nikâh, 19; bk. Bakara, 2/282. [3] Serahsî, age, V, 32, 33; Zühaylî, age, VII, 74, 75; Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, s. 208, 209. [4] Nisâ’, 4/141; Kâsânî, age,, II, 253. [5] Kâsânî, age, II, 253, 254; el-Fetâvâ’l-Hindiyye, I, 267, 268. [6] el-Muhtasaru’n-Nâfî’ fî Fıkhı’l-İmâmiyye, Mısır, t.y., s. 194. [7] Ebû Dâvûd, Nikâh, 19. [8] Kâsânî, age, II, 255; Cezîrî, age, IV, 25. [9] Serahsî, age, V, 31; İbn Rüşd, age, II, 15. [10] Gâyetü’l-Muntehî, 1. baskı, Dimaşk, III, 27. [11] Nisâ’, 4/3. [12] Nûr, 24/32. [13] ez Zühaylî, age, VII, 71, 72. [14] İbn Mâce, Talâk, 16. [15] Ahmed b. Hanbel, VI, 368; San’ânî, Sübülü’s-Selâm, 2. bskı, III, 122 vd.; Bilgi için bk. Buhârî, Nikâh, 42; Tirmizî, Nikâh, 14. [16] Ebû Dâvûd, Talâk, 9; Tirmizî, Talâk, 9; İbn Mâce, Talâk, 13. [17] H.A.K., mad. 57; Cin, age, 167 vd.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları