Nikâh Akdinde Öne Sürülüp Sürülemeyen Özel Şartlar

Aile Hayatımız

Nikâh akdinde öne sürülüp sürülemeyen özel şartlar nelerdir?

Nikâh akdi sırasında eşlerden birisi, diğerini maddî veya mânevî bir yük altına sokacak bir şart öne sürse böyle bir şart bağlayıcı olur mu? Bunu, öne sürülebilecek şartları dikkate alarak çözümlemek gerekir.

Hz. Peygamber (s.a.v.)’in şu hadisi, akitlerde öne sürülebilen şartlarla ilgili ölçüyü belirler. “Müslümanlar kendi aralarında belirledikleri şartlara uyarlar. Ancak helâli haram veya haramı helâl kılan şart müstesnadır.”[1]

EVLİLİKTE ÖNE SÜRÜLEBİLEN ŞARTLAR

Evlilikte öne sürülebilen şartları yukarıdaki ölçülere göre şu şekilde değerlendirebiliriz:

1) Şart sahih olur, yani nikâh akdinin niteliği ile bağdaşır ve şer’î hükümlerle de çelişmezse karşı tarafı bağlar. Meselâ, bir kadın, ailedeki kızların mehri yüz gram altın iken, kendisi elli gram altın mehre razı olsa fakat buna karşılık, kocasının ikinci bir eş almamasını veya kendisini başka beldeye götürmemesini şart koşsa, bu şartlar kocayı bağlar. Ancak kocası bu şartlara uymazsa kadın yüz gram altın mehri almaya hak kazanır. Diğer yandan kadın, kocasının hısımları veya ikinci eşi ile birlikte oturmamayı şart koşsa, bu şart da geçerli olur. Çünkü evlilik akdi bu gibi şartlarla bağdaşır niteliktedir.

Kadına boşama yetkisi veren şartlar da geçerlidir. Erkek nikâh sırasında veya sonrasında eşine gerektiğinde boşanma yetkisi verse, “tefvîz-i talak” denilen bu tasarruf geçerli olur.

2) Akdin niteliği ile bağdaşmayan veya âyet ya da hadislerle çelişen şartlar fâsit şart olup, nikâh akdinde bu gibi şartlar geçersizdir. Evlilik akdi ise geçerliliğini sürdürür. Eşlerden birisi veya her ikisi için belli bir süre içinde, nikâhı feshetme hakkını öne sürmek gibi.

Kimi zaman öne sürülen şart şer’î delillerle çeliştiği için geçersiz olur. Meselâ; evli olan bir erkekle, ilk eşini boşamak şartıyla evlenme durumunda bu şart geçersizdir. Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Bir kadın için kumasının boşanmasını istemesi helâl değildir.”[2] Böyle bir şarta uymak mekruh olur.

Evliliğin gereklerinden olan; eşlerin birbirinin cinsel yönlerinden yararlanması veya kadının nafaka yahut eşler arasında eşit muamele isteme gibi vazgeçilmez özlük haklarına aykırı olan şartlar da geçersizdir. Meselâ; kadının yalnız evde hizmetçilik yapması veya kadının geçimini kendisi sağlaması şartı ile evlenmek gibi şartlar bu niteliktedir.

Kadının hısımları ile ömür boyu ilişkiyi kesmek şartında da “sıla-ı rahmin” kesilmesi söz konusu olacağı için nass’larla çelişki meydana gelir ve kadının evlilikten sonra bu şarta uyması gerekmez.[3]

Dipnotlar:

[1] Buhârî, İcâre, 14; Tirmizî, Ahkâm, 17. [2] Ebû Dâvûd, Talâk, 2. [3] bk. İbnü’l-Hümâm, age, III, 107 vd.; Zeylaî, Tebyînü’l-Hakâik, II, 148; İbn Abidin, age, II, 405; Mezhep görüşlerini karşılaştırmak için bk. Zühaylî, age, VII, 54 vd.; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, II, 57 vd.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları