Kuran'da Sıdk ve Sadakat

KUR’ÂNIMIZ

Sıdk ne demektir? Kuran bizleri sıdk ve sadakat konusunda nasıl uyarıyor?

Sıdk, söz ve davranışların doğru ve hakikate uygun olması, niyette dürüstlük demektir. Yani hakikati konuşmak, gerçeğe uygun bilgi vermek, dürüst ve güvenilir olmak ve vaadine sadâkat göstermektir.

Sözün en doğrusu ve en güzeli Allah’a âittir. Âyet-i kerimede şöyle buyrulur:

“Allah -ki ondan başka hiçbir ilâh yoktur- elbette sizi kıyamet günü toplayacaktır, bunda asla şüphe yoktur. Söz bakımından Allah’tan daha doğru kim vardır!” (en-Nisâ 4/87. Bkz. en-Nisâ 4/122)

Sıdk, peygamberlerin en başta gelen sıfatıdır.[1] İslâm ahlâkının en başta gelen umdelerinden biridir.[2] Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Doğruyu (sıdkı) getiren ve onu tasdik edenler var ya, işte kötülükten sakınanlar onlardır.” (ez-Zümer 39/33)

O hâlde Allah ve Rasûlü’nün sözlerine inanmalı, ilâhî ahlâk ile ahlaklanarak doğru ve dürüst bir insan olmalıdır. Şunu hiçbir zaman unutmamalıdır ki doğru ile yalan hiçbir zaman gizli kalmaz, mutlaka ortaya çıkar. Zira Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor:

“Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.” (el-Ankebût 29/3)

Bu durumda özü sözü bir, sâdık bir insan olmak en güzelidir.

Sâdık bir kulun vasıflarını Yüce Rabbimiz şöyle sıralar:

“Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Asıl erdemli kişi Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden; sevdiği maldan yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere ve özgürlüğünü kaybetmiş olanlara harcayan; namazı kılıp zekâtı verendir. Böyleleri anlaşma yaptıklarında sözlerini tutarlar; darlıkta, hastalıkta ve savaş zamanında sabrederler. İşte doğru olanlar bunlardır ve işte takvâ sahipleri bunlardır.” (el-Bakara 2/177)

“(Allah’ın verdiği bu ganimet malları,) yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış olan, Allah’tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allah’ın dinine ve Peygamberine yardım eden fakir muhacirlerindir. İşte doğru olanlar bunlardır.” (el-Haşr 59/8)

“Mü’minler ancak Allah’a ve Rasûlüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.” (el-Hucurât 49/15)

Allah Teâla sadâkat gösterenleri sadâkatları sebebiyle mükâfatlandıracak,[3] onlara lütuflarda bulunacaktır.[4] Kıyamet günü, sâdıklara sadâkatlerinin fayda vereceği gündür. Onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş ve kazanç budur.[5]

Bu mühim vasfı kazanabilmek için Yüce Rabbimizin şu emrine imtisâl etmek lâzımdır:

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun!” (et-Tevbe 9/119)

İnsan sâdık, doğru ve dürüst insanlarla beraber oldukça onlara benzemeye başlar.

Dipnotlar:

[1] Yûsuf 12/46; Meryem 19/41, 54, 56; Yâsîn 36/52.

[2] el-Mâide 5/75.

[3] el-Ahzâb 33/24.

[4] en-Nisâ 4/69.

[5] el-Mâide 5/119.

Kaynak: Doç. Dr. Murat Kaya, Kitabımız Kur’ân Muhtevâsı ve Fazîletleri, Erkam Yayınlıar