Kur’an-ı Kerim’de Ailenin Eğitimi ile İlgili Bir Düzenleme Var mıdır?

Sorularla İslam

Bazıları “Kur’ân 1400 yıl önceki topluma yönelik mesajlar içerir ve günümüze hitap etmez” diyorlar? Aile eğitiminde günümüz eğitimcilerine ışık tutacak ilkeler Kur’ân’da var mıdır?

Kur’ân-ı Kerîm’de aile fertlerinin birbirine yaptıkları dualara ait çeşitli örnekler bulunur. Bunlarda iyi bir nesil isteği başta gelir. Burada ayetlerden bir kaç örnek vereceğiz:

“Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl, derler.”[1]

HZ. İBRAHİM’İN DUASI

İbrahim (a.s.), Hz. Hacer’i ve İsmail’i, daha önce yerleştikleri Filistin’den alıp, o devirde kimsenin yaşamadığı ıssız bir yer olan şimdiki Mekke kentinin bulunduğu korkulu vadide bırakırken şu duayı yapmıştı:

“Bir zamanlar İbrahim şöyle demişti: Rabbim! Bu şehri (Mekke’yi) güvenli belde kıl, beni ve oğlumu putlara tapmaktan uzak tut!” [2]

“Ey Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir bölümünü senin Beyt-i Haram’ının yanında, tarım yapılmayan bir vadiye yerleştirdim. İnsanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir ve meyvelerden bunlara rızık ver, umulur ki bu nimetlere şükrederler.”[3]

“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı sürekli kılanlardan eyle, ey Rabbimiz! Duamı kabul et. Ey Rabbimiz! hesap olunacağı gün beni, ana - babamı ve mü’minleri bağışla.” [4]

HZ. İBRAHİM’İN KABE’Yİ İNŞA EDERKEN ETTİĞİ DUA

Hz. İbrahim oğlu İsmail ile birlikte Kâbe’yi inşa ederken şöyle dua etmişti:

“Ey Rabbimiz! Bizden bunu (Kâbe inşaasını) kabul buyur; şüphesiz ki sen herşeyi işiten ve bilensin. Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar. Bize hac menâsikini göster, tevbemizi kabul et.” [5]

LOKMAN ALEYHİSSELAM’IN OĞLUNA VERDİĞİ ÖĞÜTLER

Kur’ân’da Lokman’ın (a.s.) oğluna yaptığı öğütler de mürşid ve eğitimciler için her devirde önemini koruyan, altın değerinde öğütlerdir. Kendi adını taşıyan sûrede açıklanan bu öğütlerden bazıları şunlardır:

“Lokman oğluna öğüt vererek şöyle demişti: Yavrucuğum! Allâh’a ortak koşma! Doğrusu şirk büyük bir zulümdür.” [6]

“Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa yine de Allah onu (senin karşına) çıkarır. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.” [7]

“Yavrucuğum! Namaz kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeğe çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar azmedilmeye değer işlerdir.”[8]

“Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.

“Yürüyüşünde tabii ol, sesini alçalt. Unutma ki seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.”[9]

Ancak hak dinden yüz çeviren ya da ilâhî mesaja kalbi kapalı bulunan kişi için yapılacak duanın da bir yararı olmayabilir. Nitekim bir takım peygamberlerin en yakınları için bazı duaların geri çevrildiği Kur’ân’da bildirilmektedir. Nûh (a.s.)’ın oğlu ve Lût (a.s.)’ın eşi için yaptıkları dualar buna örnek verilebilir.

Allah Teâlâ Hz. Nûh’un inançsız oğlu için şöyle buyurmuştur:

“Allah dedi ki: Ey Nûh! O, senin ailenden değildir, çünkü o kötü bir iş işlemiştir. Öyleyse hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme.”[10] Bu oğlu yükselen sularda boğulmuştur.

Hz. Lût’un eşi de, eşcinsellerle mücadelesinde kocasına yardımcı olmamış ve Lût (a.s.) îman edenlerle birlikte kasabayı terk ederken o geride kalmış ve Sedom halkı ile birlikte helâk olmuştur.[11]

Son Peygamber Hz. Muhammed’e ve dolayısıyla ümmetine eğitim ve irşada ailesinden başlaması gerektiği şöyle belirtilir:

“Ey îman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.”[12]

Hz. Peygamber (s.a.v.) çok sevdiği ve iyiliklerini gördüğü Amcası Ebû Talîb’in İslâm’a girmesini arzu etmiş ve onun ölümüne yaklaştığı bir sırada “şehadet kelimesini” söylemesini, böylece kıyamet günü yardım etmesinin mümkün olabileceğini bildirmişse de, Ebû Talîb; “Kureyş kadınları; ölümden korktu da Ebû Talîb îman etti.” diye, alay ederler korkusu ile bu teklifi de reddetmişti. Bunun üzerine şu âyet inmiştir: “Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin. Bunun aksine, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi o bilir.”[13]

Buna göre mü’min, aile fertlerinin iffet, salâh ve fazilet sahibi olmaları için gerekli eğitim, terbiye ve irşad yollarına başvurma yanında, sonucu Yüce Allah’tan istemelidir.

Dipnotlar:

[1]. Furkân, 25/74. [2]. İbrahim, 14/35. [3]. İbrahim, 14/37. [4]. İbrahim, 14/40, 41. [5]. Bakara, 2/128. [6]. Lokman, 31/13. [7]. Lokman, 31/16. [8]. Lokman, 31/17. [9]. Lokman, 31/19. [10]. Hûd, 11/46, bk. 42, 43 ve 45. âyetler. [11]. bk. Şuarâ, 25/169; Hıcr, 15/58-60; Hûd, 11/81; Neml, 27/57-59; Ahmet Özgen, «Lût» mad. Ş.İ.A. İst. 1991, IV, 31. [12]. bk. Tahrîm, 66/6. [13]. Kasas, 28/56.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları