Komşuluk Haklarına Uymanın Önemi

Cemiyet Hayatımız

Müslüman, komşusundan mes’ûldür. Bu sebeple her şeyden evvel, komşusunu rahatsız edecek davranışlardan sakınmalı, onun ufak tefek hatâ ve sıkıntılarına katlanmalıdır. 

Komşuluk insanın gerçek hüviyetini ortaya çıkaran bir hâdisedir. İnsan, kötülüğünü gördüğü bir kişiden uzaklaşıp ondan kurtulabilir. Fakat kötü bir komşudan kurtulabilmek, bu kadar kolay değildir. Bu sebeple komşuyu iyi seçmek gerekir. Hattâ bu hususta; “Ev alma, komşu al!” sözü meşhur olmuştur.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de:

“Devamlı ikāmet ettiğiniz yerde kötü komşudan Allâh’a sığınınız! Göçebe olduğunuz yerdeki komşu nasıl olsa bir müddet sonra sizden ayrılır.” buyurmuştur. (Nesâî, İstiâze, 44)

Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh- da:

“Komşunla kavga etme, misafir gider, o kalır.” buyurmuştur.

Bütün insanların, güzel komşularla yaşamak istediğini düşünerek, evvelâ kendimiz güzel bir komşu olmalı, daha sonra da sâlih komşular arasında oturmaya gayret etmeliyiz.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-ʼin şu beyânı, komşu haklarına riâyetin ehemmiyetini açıkça ortaya koymaktadır:

“Cebrâîl bana, dâimâ komşu hakkını tavsiye ederdi. Öyle ki ben, komşuları birbirine mîrasçı kılacak zannetmiştim!” (Buhârî, Edeb, 28)

BUNU YAPMAYAN ÎMÂN ETMİŞ SAYILMAZ!

Diğer taraftan komşulara huzursuzluk vermek, büyük bir îman zaafıdır. Komşular, öncelikle birbirlerinin şerrinden emîn olmalıdırlar. Zira Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ardı ardına üç defa:

“–Vallâhi îmân etmiş olmaz!” buyurmuştu.

Sahâbîler:

“–Kim îmân etmiş olmaz, yâ Rasûlâllah?” diye sordular.

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Yapacağı fenâlıklardan komşusu emniyet içinde olmayan kimse!” buyurdu. (Buhârî, Edeb, 29; Müslim, Îmân, 73)

Komşuluk o kadar mühimdir ki, sadece bu dünya ile de sınırlı kalmamaktadır. Ha­yat­ta iken sâ­lih­ler­le be­ra­ber­lik zarurî ol­du­ğu gi­bi, ka­bir­de de on­la­ra kom­şu olabilmek çok ehemmiyetlidir. Nitekim hadîs-i şerîfte:

“Ölü­le­ri­ni­zi sâ­lih in­san­la­rın ara­sı­na def­ne­di­niz.” buyrulmuştur. (Dey­le­mî, I, 102)

Bu nebevî tâlimâta riâyet eden ecdâdımız da, Eyüp Sultan, Karacaahmed gibi sâlih zâtların yakınına defnedilme arzusuyla, bu gibi kabristanları, âdeta birer şehir hacmine ulaştırmışlardır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları, 2013