“Kim Bir Kavme Benzerse” Hadisi

HADİSLER

Gayrimüslimlere benzemek neden tehlikelidir? “Kim bir topluma benzerse, o da onlardandır” hadisinden ne anlamalıyız?

Abdullah bin Ömer’den radıyallahu anh nakledildiğine göre, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

- “Men teşebbehe bi-kavmin fe-hüve minhüm.” Yani, “Kim bir topluma benzerse, o da onlardandır.” (Ebû Dâvûd, “Libâs”, 5; hadis no. 4031)

Bir kişi Abdullah bin Mesut’u radıyallahu anh düğün yemeğine davet etmişti. Abdullah radıyallahu anh düğün evine geldiğinde eğlence sesi işitti ve içeri girmedi. Ev sâhibi:

“‒Ne oldu, niçin girmiyorsun?” deyince İbn Mesut radıyallahu anh şöyle dedi:

“‒Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin şöyle buyurduğunu işittim:

«Kim bir kavmin karaltısını artırırsa onlardandır. Kim bir kavmin yaptığı işten râzı olursa, o işi yapanlarla ortak olur».” (İbn-i Hacer, el-Metâlibü’l-âliye, VIII, 319)

KİM BİR TOPLUMA BENZERSE ONLARDAN OLUR

Küfür ehli ve fâsık kimselerle dostluğun menfî bir hâl transferine sebep olup kalbe kasvet ve zulmet vermesi hususunda İmâm-ı Rabbânî Hazretleriʼnin bir mektubunda naklettiği şu hâdise ne kadar ibretlidir:

“Bir keresinde hasta bir şahsın ziyaretine gitmiştim. Ölüme yaklaşmıştı. Hâline teveccüh ettiğimde gördüm ki, kalbi şiddetli karanlıklar içinde. Her ne kadar bu karanlığın kalkması için teveccüh ettiysem de hiç kalkmadı. Çokça teveccühten sonra mâlûm oldu ki; bu karanlıklar, küfür ehlinden kendisine sirâyet eden menfî hâllerden kaynaklanmaktadır. Bu sıkıntıların menşei, küfür ehli ile dost geçinmiş olmasıdır.

Bundan sonra anladım ki; bu karanlıkların def’i için teveccüh etmek yerinde bir iş değil… Zira onun bu karanlıklardan temizlenmesi, Cehennem azâbına kalmıştır ki, küfür ehliyle beraberliğin cezâsı budur.

Bu arada, şu dahî mâlûm oldu ki; îmandan bir zerre, onu ebedî Cehennem azâbında kalmaktan kurtaracaktır. Bu da, o miktar îmânın bereketiyle olacaktır.

Daha sonra hatırıma; «Acaba bunun cenâze namazını kılmak câiz mi, değil mi?» suâli geldi. Bu da teveccühten sonra belli oldu ki, onun namazını kılmak yerinde olur. O müslümanlar ki, îmânın varlığıyla beraber küfür ehlinin âdetlerini icrâ ederler ve onların günlerine hürmet ederler… Onların yine de namazını kılmak gerekir. Onları küffâr arasına katmak doğru olmaz… İşin sonunda, onların ebedî azaptan kurtulmalarını ummak da yerinde olur.” (Bkz. Mektubât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. I, 266. Mektup)