İslâm’ın Nazara Bakışı Nasıldır?

Tasavvuf

İslâm’ın nazara bakışı nasıldır? Âyetlerde buna işâret var mıdır?

Kur’an’da nazarla irtibâtlandırılan biri Kalem, diğeri ise Yûsuf sûresinde olmak üzere iki âyet vardır. Nitekim ilk âyette: “İnkâr edenler Kur’an’ı işittikleri zaman neredeyse seni gözleriyle devireceklerdi. Hâlâ kin ve hasedlerinden öyledirler. Onlar «o, delidir» derler. Oysa o Kur’an âlemler için bir öğüttür.”[1]

Kelbî’den nakledilen bilgiye göre Hüzeyl kabîlesinden Kemâl adında biri varmış. Yemek yemeden iki veya üç gün çadırına çekilir, daha sonra oradan geçen koyun ve deve sürüsüne: “Böylesini görmedim” diye hasret ve hasedle bakar, sürü yere düşüp helâk olurmuş. Mekkeli müşrikler adı geçen Kemâl’den, Hz. Peygamber’e nazar etmesini istemişler, o da kabûl etmişti. Ancak Allah Teâlâ, Peygamberini onun nazarından korumuştu.[2]

İkinci âyette ise Yâkub, Mısır’a Yûsuf’un yanına gönderdiği oğullarına şöyle demişti: “Ey oğullarım, hepiniz Mısır’a bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben Allah’tan gelecek hiçbir şeyi savamam.”[3] O, bu nasîhatiyle oğullarının toplu bir hâlde göze çarpmalarından; yâni onlara nazar değmesinden, bir hased ve gayza uğramalarından sakındırmak istemişti.

Öfkenin bir tesîri olduğu gibi, gözlerin de karşısındakine bakışa göre bir tesîri vardır. Kimi gözler elektrik gibi çarpar, mıknatıs gibi manyetize eder. Kimi de aldığı teessürle hasedinden gayza düşer ve türlü türlü sû-i kasd ile hîlelere kalkışır.[4]

Dipnotlar:

[1]. el-Kalem, 68/51-52.

[2]. Alûsî, Rûhu’l-meânî, XXIX, 38.

[3]. Yûsuf, 12/67.

[4]. Hak Dîni Kur’an Dili, VIII, 5305.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları