İnsanlığa Hidâyet Rehberi Olacak Kişilerde İki Vasıf

İbadet Hayatımız

İnsanlığa hidâyet rehberi olacak kişilerde olması gereken iki önemli vasıf nedir? Peygamberimizin hayatından ve Kuran'dan ayet ile istenen iki önemli husus...

Mekke devriydi.

Mekke müşrikleri Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i yolundan döndürebilmek için; alay, hakaret ve tehditlerle hiçbir şey elde edememişlerdi.

Farklı bir yol denemek istediler.

İslâm’ı tebliğden vazgeçmesi için; servet, şehvet ve şöhret tekliflerini ortaya döktüler. Fakat Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- birçok beşerin iradesini eritebilecek bu câzip teklifler karşısında şu muazzam cevabı verdi:

“‒Vallâhi, Allâh’ın dînini tebliğden vazgeçmem için, güneşi sağ elime, ayı da sol elime koyacak olsalar, ben yine de bu dâvâdan vazgeçmem! Ya Allah Teâlâ onu bütün cihâna yayar, vazifem biter; ya da bu yolda ölür giderim!” (Bkz. İbn-i Esîr, el-Kâmil, II, 64)

Kıssanın hissesini şu âyet-i kerîme ile beyân edebiliriz:

Yâsîn-i şerîfin ikinci sayfasında Habîb-i Neccâr kıssası vesilesiyle, tebliğcinin iki vasfı zikredilir:

“Sizden herhangi bir ücret istemeyen ve hidâyet üzere olan kişilere tâbî olun!..” (Yâsîn, 21)

İNSANLIĞA HİDÂYET REHBERİ OLACAK KİŞİLERDE 2 VASIF

Demek ki;

İnsanlığa hidâyet rehberi olacak kişilerde iki vasıf gereklidir:

  • Birincisi, takvâ sahibi olması.

Tebliğ edecek bir mü’min; Kur’ân ve Sünnet istikameti üzere, takvâ ile yaşayacak ki örnek olabilsin.

Zira boş bardakla ikrâm olmaz. Kendisi uyuyan, başkalarını uyandıramaz.

Peygamberlerin beş müşterek sıfatından biri; ismet, yani günahlardan uzak mâsum ve tertemiz bir sicil sahibi olmaktır.

  • İkincisi, tebliğcinin, ecir ve mükâfâtını yalnızca Allah’tan beklemesidir.

Tebliğ ehli; dünyevî ihtiyaçlarını mâkul bir çerçevede temin eder. Fakat bunun ötesinde dünya endişelerini aşmış olmalıdır. Dünyaya karşı ihtirası olmamalıdır. Zira muhteris bir davet insanı; servet, şöhret ve şehvet teklifleri karşısında metânet gösteremez. Ya İslâm’dan ya şahsiyetinden taviz verir. Zaaflarıyla perişan olur gider.

Öyleyse makbul bir tebliğci, yalnızca Allah rızâsını hedeflemelidir.

Bu iki husûsiyet, aynı zamanda insan fıtratına da câzip gelen iki haslettir. Zira insan; ancak yüksek şahsiyetlere, müstesnâ karakterlere hayran olur ve ittibâ eder.

Kendi telkinlerini kendisi dahî tatbik edebilme azim ve dirâyeti sergileyemeyen, üstüne bir de menfaatine düşkün olan zayıf karakterlere, şahsiyetli insanlar tâbî olmazlar.

Bütün mükemmel hasletlerin en zirve temsilcisi olan Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz; 23 senelik risâlet hayatında muhteşem bir ahlâk, kusursuz bir istikamet ve her hususta üsve-i hasene / en mükemmel örnek sergiledi.

Böylece ümmetine de kendisine tâbî olmak sûretiyle, iki cihanda saâdetin, huzurun ve rızâ-i ilâhîye erişmenin imkânını öğretti.

SAHABE VE TÂBİÎN NASIL OLDULAR?

Ashâb-ı kiram, tâbî olmakla sahâbe oldu. Tâbiîn de aynı şekilde ashâb-ı kirâma ittibâ etmekle tâbiîn oldu.

Müteâkip asırlarda da dergâhlarda, Hak dostlarının, sâdât-ı kiram hazerâtının ve rabbânî âlimlerin irşâdıyla, ümmet-i Muhammed, dâimâ ittibâ sırrıyla hak yolunun şerefli yolcuları oldular.

Huzur dolu mâzîmizde tekkeler ve dergâhlar, insanların mânevî problemlerine çare oluyordu. O müesseseler, bir tür mânevî rehabilitasyon merkezi vazifesi görüyordu. İşi bozulan, evde ailesi ile sıkıntı yaşayan, herhangi bir problemi olan dergâha gidiyor, orada mânen tedâvi oluyordu. Dergâhın sohbetiyle, zikriyle ve rûhâniyetiyle şifâ ve huzur bulup dönüyordu. Günümüzde maalesef bu gibi feyz ve rûhâniyet merkezleri azaldığı için, stres artıyor, insanlar hırçınlaşıyor.

Dolayısıyla günümüzde, gönlünü bütün mahlûkātın huzur bulacağı bir rahmet dergâhı kılabilen, fedâkâr ve gayretli, vakıf insanlara büyük bir ihtiyaç bulunuyor.

İnsanlık, geçmişte olduğu gibi bugün de maddî-mânevî yaralarına merhem olacak kâmil insanları arıyor.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2023 Ay: Ekim, Sayı: 224