İdarecinin Sorumlulukları

İSLAM VE İHSAN

Bir baba, bir idareci olarak sorumluluklarımız nelerdir? İdareciliğin getirdiği yükümlülükler...

Halîfe Ömer bin Abdülaziz -rahmetullâhi aleyh-, zamanındaki sâlih insanlardan nasihat isterdi. Ziyâd bin Ebî Ziyâd -rahmetullâhi aleyh-’ten nasihat isteyince, Ziyâd ona şu suâli sordu:

–Gayet düşman duygulara sahip biriyle mahkemelik olan bir kişi hakkında ne düşünürsün? Onun hâli nicedir?

–Kötü bir hâldedir.

–Ya iki düşmanca hasmı varsa?

–Daha beter bir hâldedir.

–Üç hasım ise?

–Bu kişi hayattan bıkar.

–Vallâhi ey mü’minlerin emîri, ümmet-i Muhammed’in her bir ferdi (yarın) senden dâvâcı olacaktır. (Buna göre mes’ûliyetini düşün ve titizlikle muâmele et!)

Bu îkazlar üzerine Ömer bin Abdülaziz, gözyaşlarına boğuldu. (Heyet, Nasâihü’l-Enbiyâ ve’l-Ulemâ li’s-Selâtîni ve’l-Ümerâ Abra’t-Târîh, s. 268-269)

Hakikaten anne-babaların bile evlâtlarından, evlâtların anne-babalarından kaçacağı o günde, herkes dâvâcı olacak birini arayacak ve en çok da dünyada mes’ûliyeti altında bulunduğu idareci, patron, âmir ve benzeri kişileri suçlayacaktır.

Bu dünyada herkes kendi mes’ûliyet sahasında bir idarecidir. Hadîs-i şerifte buyurulduğu üzere, her fert sorumluluğu altında bulunanlardan mes’ûldür:

“Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden mes’ûlsünüz.

Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden mes’ûldür.

Kadın, kocasının evinin çobanıdır ve o da kendi sürüsünden mes’ûldür.” (Buhârî, Vesâyâ, 9; Müslim, İmâre, 20)

Bilhassa günümüzde anne-babaların, çocuklarına karşı uhrevî ve mânevî vazifeleri çok mühimdir.

Bir anne-baba; evlâdına, İslâm şahsiyet ve karakterini mîras bırakma gayreti içinde olmalıdır. Bunu temin için; çocuklarını mutlaka;

  • Kur’ân kurslarına yahut
  • İmam-hatip ortaokulu ve liselerindeki Kur’ân-ı Kerim tahsiline ağırlık veren projelere göndermeleri lâzımdır.

Anne-babaların, evlâtları için; kurs ve imam-hatip yanında, sağlam hocaları ve güzel arkadaş çevresini de seçmeleri de mühimdir. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Ey İbn-i Ömer! Dînine iyi sarıl, dînine iyi sarıl!

Zira o, senin hem etin, hem kanındır. Dînini kimden öğrendiğine iyi dikkat et! Dînî ilimleri ve hükümleri, istikamet ehli âlimlerden al, istikametten sapanlardan alma!” (Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye fî İlmi’r-Rivâye, s. 121)