Hz. Osman’ın (r.a.) Sözleri

Sahabiler

İlk Müslümanlardan, Hulefâ-yi Râşidîn’in üçüncüsü Hz. Osman’ın (r.a.) hikmetli sözleri.

Peygamber (s.a.v.) Efendimizin damadı ve dört halifenin üçüncüsü oaln Hz. Osman’ın (r.a.) müminlerin kulağına küpe olacak sözleri.

HZ. OSMAN’DAN (R.A.) HİKMETLİ SÖZLER

“Eğer kalpleriniz tertemiz olsaydı Allâh’ın kelamına doyamazdınız.”[1]

***

“Üzerimden, Allâh’ın kitabını açıp okumadığım bir gün ya da gecenin geçmesini istemiyorum.”[2]

Bu sebeple Hz. Osman’ın mushafı çok okunmaktan ve çok bakılmaktan dolayı yırtılacak hale gelmiş bâzı yaprakları ise delinmişti.[3]

***

“Dünya tasası kalbe zulmet getirir, âhiret tasası ise kalbi nurlandırır.”[4]

***

“Dünyayı gönlünden çıkaranı Allah sever. Günahları terk edeni melekler sever. İnsanların elindekilere tamah etmeyeni de müslümanlar sever.”[5]

***

“Bana dünyada üç şey sevdirildi: Açları doyurmak, muhtaçları giydirmek ve Kur’ân-ı Kerîm okumak!”[6]

***

“Şüphesiz Allah Teâlâ, dünyayı, ona meyletmemeniz ve onunla âhiret yurdunu talep etmeniz için yermiştir. Muhakkak dünya fânî, âhiret ise bâkîdir. Fâni olan sizi şımartıp azdırmasın ve bâkî olandan alıkoymasın. Siz, bâkîyi fânî olana tercih ediniz! Dünya sonludur, dönüş Allâh’adır. Allah’tan korkunuz!”[7]

***

“Ey Âdemoğlu! Unutma ki dünyaya geldiğin günden beri ölüm meleği peşinde dolaşıp durmaktadır. Bir yandan da senin boynundan atlayarak bir başkasını yakalamaktadır. Sen dünyada bulunduğun sürece bu böyle devam edecektir. Ancak bir gün gelecek ki başkalarının boynundan atlayıp seni yakalayacaktır. Bu hiç beklemediğin bir anda olabilir. Öyleyse dâimâ hazırlıklı ol ve gafil avlanmamaya çalış! Çünkü ölüm meleği senden asla gâfil değildir. Ey Âdemoğlu! Bilmiş ol ki eğer sen kendi nefsinden gâfil olur ve kendin için hazırlık yapmazsan, elbetteki başkası senin için hazırlık yapmaz. Allâh’ın huzûruna mutlakâ varacağını aklından çıkarma ve bunun için de nefsinin hazırlığını görüp onun için rızık temin et! Sakın bu işi başkasına havâle edeyim deme! Selâm üzerinize olsun!”[8]

***

“Şerlileriniz başınıza musallat olmadan evvel iyiliği emredip kötülükten sakındırma vazifenizi yerine getiriniz! Bunu yapmaz da kötüleriniz başınıza musallat olacak olursa artık iyilerinizin yapacağı duâlar da kabûl olunmayacaktır.”[9]

***

“Dört şey vardır ki zâhiri fazîlet, bâtını ise farzdır:

1. Salihlerle oturup kalkmak fazîlet, onlara uymak farzdır.

2. Kur’ân okumak fazîlet, onunla amel etmek farzdır.

3. Kabirleri ziyaret etmek fazîlet, ona hazırlanmak farzdır.

4. Hastayı ziyaret etmek fazîlet, ondan vasiyet ve ibret almak ise farzdır.”[10]

***

“Beş şey vardır ki, bunlar müttakîlerin alâmetidir:

1. Dînini güzelleştirme hususunda istifâde edeceği kişilerle oturup kalkmak.

2. Diline hâkim olmak ve iffetini muhafaza etmek.

3. Dünyadan büyük bir nasîbe nâil olduğunda onun vebâl olabileceğini düşünmek, din hususunda küçük bir şey elde ettiğinde ise bunu büyük bir ganimet bilmek.

4. Haram karışabileceği korkusuyla mîdesini helâl ile tıka basa doldurmaktan sakınmak.

5. Bütün insanları kurtulmuş, kendisini de helâke yaklaşmış biri olarak görmek.”[11]

***

“Mü’min altı çeşit korku içindedir:

1. Îmânını kaybetme korkusu.

2. Hafaza meleklerinin, kıyâmet günü kendisini rezil ve rüsvâ edecek şeyleri yazması.

3. Şeytanın amellerini boşa çıkarması ve idlâl etmesi.

4. Ölüm meleğinin rûhunu, gaflet ânında birden alıvermesi.

5. Dünyanın kendisini aldatarak âhirete hazırlık yapmaktan alıkoyması.

6. Ehl ü ıyâli ile lüzûmundan fazla meşgul olarak Allâh’ın zikrinden uzaklaşması.”[12]

***

“Âriflerin alâmetleri şunlardır: Kalpleri korku ile ümid arasındadır. Dillerinden hamd ve senâ eksik olmaz. Gözleri hayâ ve Allah için ağlamakla meşguldür. İrâdeleri de dünyayı gönüllerinden çıkarma ve Allâh’ın rızâsını kazanma gayretindedir.”[13]

Dipnotlar:

[1] Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, II, 287/4022. [2] Ali el-Müttakî, II, 316/4110. [3] Beyhakî, el-Esmâ’ ve’s-Sıfât, s. 182; Kandehlevî, Hayâtu’s-sahâbe, III, 23. [4] İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 3. [5] İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 5. [6] İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 11. [7] İbn-i Ebi’d-Dünyâ, Mevsû‘a, I, 77. [8] Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, XV, 697-698/42790. [9] Ali el-Müttakî, III, 682-683/8451. [10] İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 14. [11] İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 20. [12] İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 25. [13] İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 31.