Hz. Ömer’in (r.a.) Kendi Evladından Üstün Tuttuğu Çocuklar

Sahabiler

Hz. Ömer (r.a), Resûlullah Efendimiz’in yakınlarına en büyük değeri verirdi. Bunu da her yerde fiilî olarak gösterirdi.

Hz. Ömer (r.a) atâ tahsisi için teşkil ettiği Dîvân’da Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’e ön sıralarda, yani Bedir ehliyle birlikte yer vermiştir. (Sâmerrâî, Hakâik, s. 55,56; Varol, Hz. Hasan, s. 81)

HZ. ÖMER’İN (R.A.) EHL-İ BEYT SEVGİSİ

Devlet zenginleşince hazineden bütün vatandaşlara senelik belli bir miktar mal verilmeye başlanmıştı. Hz. Ebûbekir (r.a) bunu herkese eşit olarak verirken, Hz. Ömer (r.a) İslâm’daki mevkîlerine göre farklı farklı dağıttı. Demek ki Hz. Ömer (r.a), Resûlullah Efendimiz’in yakınlarına en büyük değeri veriyordu. Bunu da her yerde fiilî olarak gösteriyordu.

İbn-i Abbas (r.a), Hz. Ömer için:

“O, Hasan ve Hüseyin’i çok seviyor idi. Atâ hususunda onları kendi evladından üstün tutmuştu” demektedir.

Hz. Ömer (r.a), Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (r.a) için beşer bin dirhem, kendi oğlu Abdullah (r.a) için bin dirhem tahsis edince, Abdullah babasına gelerek:

“‒Ben onlardan önce dünyaya geldim, onlardan önce Müslüman oldum ve hicret ettim, fakat onları benden üstün tuttun!” deyince, Hz. Ömer (r.a):

“‒Yazıklar olsun sana ey Abdullah, sen bana onların dedesi gibi bir dede, onların babası gibi bir baba, onların annesi gibi bir anne, onların nenesi gibi bir nene, onların dayısı gibi bir dayı, onların teyzeleri gibi bir teyze getirebilir misin? Onların dedesi Resûlullah Efendimiz’dir, babaları Ali bin Ebî Tâlib, anneleri Fâtımâ, neneleri Hatice, dayıları İbrahim, teyzeleri Zeyneb, Rukayye ve Ümmü Gülsüm, amcaları ise Ca’fer bin Ebî Tâlib’dir” demiş ve onun isteğini geri çevirmiştir.[1]

BOYLARINA GÖRE ELBİSE

Muhammed bin Ali (r.a) şöyle anlatır:

Hz. Ömer’e yemenden kıymetli elbiseler gelmişti. Onları Muhâcirler ve Ensâr arasında taksim etti. Ancak o elbiseler içinde Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’e uygun bir şey yoktu. Hemen Yemen vâlisine mektup yazarak onların boyuna göre iki elbise hazırlatmasını emretti. Vâli emredileni yapıp elbiseleri Hz. Ömer’e gönderdi. Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin (r.a) elbiseleri giydiler. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a) şöyle buyurdu:

«‒Ashâb-ı kirâmın üzerinde bu elbiseleri görüp de aynısını bunların üzerinde de görmeden rahat edemedim!».”[2]

ÜZERİMİZDEKİ BÜTÜN NİMETLER SİZİN SÂYENİZDE

Hz. Hüseyin (r.a) şöyle anlatır:

“Bir gün Mescid’e girdiğimde Hz. Ömer (r.a) Minber’in üzerinde idi. Yanına çıktım ve:

«‒Babamın minberinden in ve kendi babanın minberine git!» dedim. Ömer (r.a):

«‒Benim babamın minberi yok!» dedi ve beni kucaklayıp yanına oturttu. Elimdeki çakıl taşlarını evirip çeviriyordum. Minber’den inince beni evine götürdü ve bana:

«‒Sana bu sözü kim öğretti?» diye sordu. Ben:

«‒Vallâhi kimse öğretmedi!» dedim.

«‒Yavrucuğum, bizi de bağrına bassan!» dedi.

Bir defâsında yine Hz. Ömer’in yanına gitmiştim, Muâviye (r.a) ile baş başa görüşüyorlardı, Hz. Ömer’in oğlu da görüşmek için kapıda bekliyordu. Hz. Ömer’in oğlu görüşmekten ümidini keserek geri döndü. Ben de onunla birlikte döndüm. Daha sonra benimle karşılaşınca:

«‒Seni neden göremiyorum?» dedi. Ben de:

«‒Ey Mü’minlerin Emîri! Ben sana geldim ama sen Hz. Muâviye ile görüşüyordun, oğlun da kapıda sıra bekliyordu. Oğlun geri dönünce ben de onunla birlikte döndüm.» dedim. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a) bana:

«‒Sen izin verilmeye Ömer’in oğlundan daha çok hak sâhibisin! Başımızın üzerindeki tüyler, önce Allah’ın sâyesinde, sonra sizin hürmetinize büyüdü! (Yani bu makâma ve nâil olduğumuz bütün nimetlere sizin Muhterem Ceddiniz’in bereketi sâyesinde vâsıl olduk!)[3]

[1] Muhibbuddin et-Taberî, er-Riyâdu’n-nadra, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, II, 341.

[2] Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, I, 471; İbn-i Asâkir, Târîhu Dımeşk, XIV, 176; İbn-i Hacer, el-İsâbe, II, 69.

[3] Ya’kûbî, II, 153; Muhammed Rıza, el-İmâm Ali bin Ebî Tâlib, Beyrut, thz. s. 37; Heytemî, es-Savâiku’l-Muhrika, II,520; Varol, Hz. Hasan, s. 81.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’den 111 Hayat Ölçüsü, Erkam Yayınları