Hayırda Yarışan Hanım Sahabiler

Sahabiler

Asr-ı Saadet’te, hayırda yarışan hanım sahabilerden iki örnek.

Esmâ bint-i Yezîd, Peygamber Efendimiz’e ilk bey’at eden Medîneli hanım sahâbî idi. Çok fasih ve beliğ konuşurdu. İhtiyaç olduğunda Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in huzûruna çıkar, kadınların sormaya çekindikleri mevzuları rahatlıkla sorardı. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de Esmâ’yı takdir eder, hayâ hissinin dînlerini öğrenmeye mânî olmadığını söyleyerek Medîneli hanımları medhederdi.

BİR KADINDAN BUNDAN DAHA GÜZEL SÖZLER İŞİTTİNİZ Mİ?

Birgün hanım sahâbîler Hazret-i Esmâ’yı Allah Rasûlü’ne gönderdiler. Esmâ -radıyallâhu anhâ-, Rasûlullah Efendimiz’in huzûruna çıkınca şunları söyledi:

“–Anam babam Sana fedâ olsun yâ Rasûlallah! Ben Sana kadınların elçisi olarak geldim. Allah Sen’i bütün erkek ve kadınlara peygamber göndermiştir. Biz Sana ve Sen’in Rabbine îmân ettik. Kadın olduğumuz için evlerinizde kapanıp kalmış, sizin için huzur ve sükûnet kaynağı olmuş ve çocuklarınızı büyütüp terbiye etmişizdir. Siz erkekler ise cuma namazı kılmak, câmiye ve cemaate devâm etmek, hastaları ziyâret etmek, cenâzelerde bulunmak, birden fazla hacca gitmek gibi hususlarda bize üstünlük sağlamış bulunuyorsunuz. Bütün bunların en mühimi de Allah yolunda cihâd etmektir.

Fakat siz hac ve umre için veya düşmanla savaşmak üzere evinizden çıktığınız zaman mallarınızı biz koruruz, iplik eğirip size elbise yaparız, çocuklarınızı besleriz. Buna göre bizler, kazandığınız hayır ve sevaplarda size ortak olur muyuz?”

Hazret-i Esmâ’nın bu sözleri Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in çok hoşuna gitti. Ashâbına dönerek:

“–Siz hiç dîn husûsunda soru soran bir kadından bundan daha güzel sözler işittiniz mi?” diye sordu. Sonra da ona şunları söyledi.

“–Ey hanım! İyi anla ve seni buraya gönderen hanımlara da iyice anlat ki, bir kadının kocasıyla güzel geçinip onun memnûniyetini kazanması, sevap bakımından o saydığın üstünlüklerin hepsine denktir.”[1]

BİZE ÖYLE BİR ŞEY ÖĞRETİNİZ Kİ ONUNLA ALLAH’A YAKLAŞABİLELİM!

Hayırda yarışan hanım sahâbîlerden biri de Ümmü Ri’le el-Kuşeyrî’dir. Bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in huzûruna çıktı. “Es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh.” deyip hürmet ve tâzîmini arz ettikten sonra büyük bir edeb ve nezâketle söze başladı. Kadınların perde arkasında, haremde kaldıklarından, kocalarına hizmet etmek, çocuk beslemek ve beşik düzeltmek gibi ev işleri ile meşgul olduklarından bahsetti ve:

“–Bizim için gazâya gidip büyük ecirlere nâil olmak mümkün olamıyor. Bize öyle bir şey öğretiniz ki, onunla Allâh’a yaklaşabilelim!” dedi.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de ona:

“–Gece gündüz devamlı Allâh’ı zikrediniz, gözlerinizi yabancıya bakmaktan ve seslerinizi onlara işittirmekten muhâfaza ediniz!” buyurdu. (İbn-i Hacer, el-İsâbe, VIII, 204)

Dipnot:

[1] İbn-i Asâkir, Târîhu Dımaşk, Beyrut 1995, VII, 363-364, XXIX, 65-67; Beyhakî, Şuab, VI, 421; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, VII, 19. 

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları