Ahir Zaman Propagandalarına Karşı En Güzel Vazife

İMAN

Günümüz, âhir zaman fitnelerini anlatan fiten hadislerinin haber verdiği bir câhiliyye devrine dönmüştür. İnternet, televizyon, modalar ve reklâmlar, dünyevîliği körüklüyor, âhireti unutturuyor. Peki günümüz ahir zaman propagandalarına karşı en yapabileceğimiz en güzel vazife nedir?

Ashâbın fiilen gerçekleştirdikleri hizmetlerle yetinmeyip, dâimâ daha fazla gayreti temennî ettiklerini, Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-’ın hilâfeti esnasında söylemiş olduğu şu ifadeler ise, ne güzel göstermektedir:

“Hayatta olursam -inşâallah- halkın içinde bir sene gezeceğim. Biliyorum ki insanların, bana ulaşmayan ihtiyaçları var. Valileri o ihtiyaçları bana bildirmiyor, kendileri de bana ulaşamıyorlar.

Şam’a gideceğim, iki ay orada kalacağım. Sonra Cezîre’ye, sonra Mısır’a, sonra Bahreyn’e, sonra Kûfe’ye, sonra Basra’ya gidip her birinde ikişer ay kalacağım. Vallâhi o sene ne güzel bir sene olacak!” (Taberî, Târîh, Beyrut: Dâru’t-Türâs, 1387, IV, 201-202)

Muhterem pederim Musa Efendi -kuddise sirruh- da, aynı hissiyat içinde, hastalığının en şiddetli anlarında dahî;

“Yâ Rabbî! Bana sıhhat ve güç ihsan buyurup, köy köy dolaşarak kardeşlerimin hizmetinde bulunmayı nasîb eyle!” diye duâ ederdi.

HUSÛSEN BUGÜN

Tebliğ ve emr-i bi’l-mâruf hizmetleri, yaşanan devre göre de kıymet kazanır. Zira karanlık ne kadar kesîf ise, onu zâil edecek nûra olan ihtiyaç da o kadar artar.

Günümüz, âhirzaman fitnelerini anlatan fiten hadislerinin haber verdiği bir câhiliyye devrine dönmüştür...

İnternet, televizyon, modalar ve reklâmlar, dünyevîliği körüklüyor, âhireti unutturuyor.

Dünyaya meyli artıran bu propagandalar ile;

  • Nefsânî ve şehevî arzulara rağbet artırılıyor.
  • İffetler zedeleniyor, tesettür ehlinde bile «giyinik çıplaklar» zuhur ediyor.
  • Fâizin en azından tozu, hemen herkese bulaşıyor.
  • Alanın ve verenin cehennemle cezalandırılacağı rüşvet yayılıyor.
  • İslâm dünyası kan ağlıyor. Suriye, Gazze, Filistin, Yemen, Arakan ve Mısır... birer mâtem ülkesi oldu.

Bütün bu atmosferde en güzel vazife, Allah yolunda Kur’ân ve hidâyet üzere gayretlerdir. Zira Peygamber Efendimiz buyurmuştur:

مَثَلُ أُمَّتِي مَثَلُ الْمَطَرِ لَا يُدْرَى أَوَّلُهُ خَيْرٌ أَمْ آخِرُهُ

“Benim ümmetimin misâli, yağmurun misâli gibidir. Evveli mi daha hayırlıdır, sonu mu daha hayırlıdır bilinmez! (Evveli de hayırlıdır, sonu da hayırlıdır.)” (Tirmizî, Edeb, 81/2869; Ahmed, III, 130)

Ümmetin evveli, Peygamber Efendimiz ile beraber o günkü câhiliyyeyi bertaraf eden ashâb-ı kiram idi.

Ümmetin âhiri de, modern câhiliyyeyi bertaraf edecek, takvâlı ehl-i îmân olacaktır.

Allah Rasûlü’nün sünnet-i seniyyesine sarılarak, İslâm’ı yaşama ve yaşatma faaliyetlerine bütün imkânlarımızı seferber etmek, kurtuluşun yegâne yoludur.

Âyet-i kerîmede buyurulur:

وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَاَنْتَ ف۪يهِمْۜ وَمَا كَانَ اللّٰهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ

(Habîbim!) Sen onların içinde iken; Allah, onlara azap edecek değildir. Ve onlar mağfiret dilerlerken de Allah onlara azap edici değildir.” (el-Enfâl, 33)

İşârî bir îzâh olarak müfessirler; Efendimiz’in sünnetinin ve tevbe ile istiğfârın, bir toplumda yaşanmaya devam ettiği müddetçe de ümmetine toplu azâbın inmeyeceğini ifade etmişlerdir.

Ne mutlu; kalbinde Hazret-i Peygamber aşkı, hayatında da tevbe ve istiğfâr üzere olanlara!

Ne mutlu; arkalarında şu gök kubbede hoş bir sedâ bırakanlara!

Cenâb-ı Hak; cümlemize, gönlümüzü Hazret-i Peygamber aşkı ile dopdolu kılmayı, hayatımızı O’nun sünnetiyle te’lîf eylemeyi ve seherlerde gözyaşlarıyla istiğfâr edebilmeyi nasîb eylesin. Âmîn!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hidayetlere Vesile Olmak, Yüzakı Yayıncılık

BENZER HABERLER