Âfetlerin En Büyük İmtihanı

İbadet Hayatımız

Âfetlerin en büyük imtihanı belki de ondan zarar görmeyenleredir. Zira o musîbetzedelerin yerinde bizler olabilirdik; onlar da bizim yerimizde olabilirdi. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz ahvâlin şükrü sadedinde, onlara karşı bir infak seferberliğine girmemiz zarûrîdir.

Âfet bölgelerindeki o mahrum, mağmum, yaralı ve yorgun insanlara «şefkat alâ halkıllâh» şuuruyla ellerimizi ve gönüllerimizi uzatmalı, imkânlarımız ölçüsünde acı ve ızdıraplarına merhem olmalıyız.

Şu müjdeyi unutmamalıyız:

“Bir kimse bir musîbetzedeyi tâziye ederse (yani maddî ve mânevî bakımdan gönlünü hoş ederse), onun ecrinin bir misli ona da verilir.” (Tirmizî, Cenâiz, 71/1073)

Elbette şu îkāzı da unutmamalıyız:

“Mü’minlerin dertleriyle dertlenmeyen, onlardan (mü’minlerden) değildir.” (Hâkim, Müstedrek, IV, 352; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, I, 87)

Maddî İhtiyaçlar Kadar Mânevî İhtiyaçlarda Var

Muzdarip kardeşlerimize verecek hiçbir maddî imkânımız olmasa bile, gönüllerine tesellî verecek birkaç telkinde bulunmamız îcâb eder. Çünkü onların maddî ihtiyaçları kadar mânevî ihtiyaçları da çok mühimdir.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, eline bir dünyalık geçtiğinde onu muhtaçlara infâk etmeden huzur bulamazdı. Yoksullara infâk edecek bir şeyi kalmadığında ise, mahcubiyetinden dolayı başını öbür tarafa çevirirdi. Bunun üzerine şu âyet-i kerîme nâzil oldu:

“Eğer Rabbinden umduğun (beklediğin) bir rahmet için onların yüzlerine bakamıyorsan, hiç olmazsa kendilerine;

قَوْلًا مَيْسُورًا

  • Gönül alıcı bir söz söyle.” (el-İsrâ, 28)

Demek ki;

İslâm ahlâkında muhtacı reddetmek, ona çıkmaz sokak göstermek yoktur. Bir mü’min; şayet hiçbir şey veremeyecek durumdaysa, hiç olmazsa gönül alıcı birkaç sözle mü’min kardeşini tesellîye gayret etmelidir.

Mânevî Yardımlardan Biri

Bu mânâda kardeşlerimiz için yapabileceğimiz mânevî yardımlardan biri de; onlara duâ etmektir.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, ümmetini çok severdi. Ümmetine duâ eder, ümmetinin de duâ etmesini arzu ederdi.

Hak dostlarından Mârûf-i Kerhî -kuddise sirruhû- şöyle buyurur:

“Kim her gün on defa;

اَللّٰهُمَّ اَصْلِحْ اُمَّةَ مُحَمَّدٍ

اَللّٰهُمَّ فَرِّجْ عَنْ اُمَّةِ مُحَمَّدٍ

اَللّٰهُمَّ ارْحَمْ اُمَّةَ مُحَمَّدٍ

«Allâh’ım, ümmet-i Muhammed’in hâlini ıslah eyle!

Allâh’ım, ümmet-i Muhammed’in sıkıntılarını gider!

Allâh’ım, ümmet-i Muhammed’e rahmet eyle!» derse, o kimse Allah dostları arasına yazılır.”(Ebû Nuaym, Hilye, VIII, 366)

Cenâb-ı Hak, her türlü âfet ve musîbetten ümmet-i Muhammed’i muhafaza buyursun. Âfetzede kardeşlerimizin ızdıraplarını dindirsin, kardeşlik ve dayanışma duygusuyla yaraların bir an evvel sarılmasını müyesser eylesin. Âmîn!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2023 Ay: Nisan, Sayı: 218